Osmanlı İmparatorluğu'nda payitaht ile taşra arasında, tarih yazımını da etkileyen bir mesafe her zaman söz konusu olmuştur. Osmanlı tarihçileri payitahta, oradaki siyasi, iktisadi ve kültürel hayata odaklanırken, uzun süre Osmanlı taşrası ihmal edildi. Ayntâb (Antep), 17. yüzyılda bir Osmanlı taşra kentiydi. Etrafındaki büyük eyaletlerle ciddi ticari bağlantısı vardı. Kentin siyasi ve toplumsal hayatı dinamik, kültürel dünyası ise zengindi. Hülya Canbakal, şeriye sicilleri vasıtasıyla bu Osmanlı kentinin insanlarını, gündelik hayatını, hukuki süreçlerde ortaya çıkan çatışma ve çekişmeleri, iktisadi zenginliğin dayandığı temelleri, devletin merkez ve taşra örgütleri arasındaki ilişkileri, toplumsal statü, unvan ve cinsiyet yapılarının toplumsal hayata etkisini ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. 17. yüzyılda Antep nasıl bir kentti, kimler yaşardı, geçim nasıl sağlanırdı, toplumsal hayatta neler olurdu, zengin aileler kimlerdi, zenginliklerinin kaynağı neydi, peygamber soyuna dayanan unvanlar nasıl alınırdı, insanlar mahkemelerde haklarını nasıl ararlar, anlaşmazlıklar nasıl çözülürdü gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışarak kentin tarihini inceliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini, payitahttaki devletlûların yapıp ettiklerinden değil, taşradaki sıradan insanın gündelik hayatından örneklerle yazmaya girişiyor. 17. Yüzyılda Ayntâb, Osmanlı toplumunu ve imparatorluğun tarihini anlamak için zengin bir kaynak niteliğinde.
Osmanlı İmparatorluğu'nda payitaht ile taşra arasında, tarih yazımını da etkileyen bir mesafe her zaman söz konusu olmuştur. Osmanlı tarihçileri payitahta, oradaki siyasi, iktisadi ve kültürel hayata odaklanırken, uzun süre Osmanlı taşrası ihmal edildi. Ayntâb (Antep), 17. yüzyılda bir Osmanlı taşra kentiydi. Etrafındaki büyük eyaletlerle ciddi ticari bağlantısı vardı. Kentin siyasi ve toplumsal hayatı dinamik, kültürel dünyası ise zengindi. Hülya Canbakal, şeriye sicilleri vasıtasıyla bu Osmanlı kentinin insanlarını, gündelik hayatını, hukuki süreçlerde ortaya çıkan çatışma ve çekişmeleri, iktisadi zenginliğin dayandığı temelleri, devletin merkez ve taşra örgütleri arasındaki ilişkileri, toplumsal statü, unvan ve cinsiyet yapılarının toplumsal hayata etkisini ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. 17. yüzyılda Antep nasıl bir kentti, kimler yaşardı, geçim nasıl sağlanırdı, toplumsal hayatta neler olurdu, zengin aileler kimlerdi, zenginliklerinin kaynağı neydi, peygamber soyuna dayanan unvanlar nasıl alınırdı, insanlar mahkemelerde haklarını nasıl ararlar, anlaşmazlıklar nasıl çözülürdü gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışarak kentin tarihini inceliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini, payitahttaki devletlûların yapıp ettiklerinden değil, taşradaki sıradan insanın gündelik hayatından örneklerle yazmaya girişiyor. 17. Yüzyılda Ayntâb, Osmanlı toplumunu ve imparatorluğun tarihini anlamak için zengin bir kaynak niteliğinde.