Günümüzde İstanbul'un, gerek eski gerekse yeni en güvenilir gezginlerce kaleme alınmış olmakla birlikte böylesine ünlü bir metropolün değerini artıracak ya da azaltacak bazı özelliklerinden yoksun birçok tasvirine rastlanır. Bu durumun, gezginlerin bu kentte az bir süre kalmış olmalarından, ya da, kendi ülkelerinde övgüye değer olduğuna inandığı şeyin etkisinde kalan kişilerin yanlış ifadelerine kolaylıkla kulak vermiş olmalarından kaynaklandığına inanıyorum.
Bu yüzden içimde okuyucuya, aklım erdiğince, bu kent hakkında kısa, belirgin ve doğru bilgi sunmak için ateşli bir istek uyandığından, büyük bir titizlikle istanbul'un, on üç bölümden oluşan, bu tarihsel topografya tasvirini yazmaya giriştim. Âdetler, din ve yurttaşlarının yaşam biçimini benzer bir çalışmamda yayımlamayı başka bir zamana bırakıyorum.
Ayrıca, bu küçük çalışmamı okuyucunun gözünde yararlı ve hoşa gider kılmak için onu, sadece Yunanca, Latince, Arapça ve Türkçe yazıtlarla değil, kaba yeteneğimin izin verdiği ölçüde aslına benzer olmasına çalıştığım en güzel manzaraları ve belli başlı yapılan tasvir eden çeşitli resimlerle de zenginleştirdim.
Ey iyi yürekli okuyucu, size sunduğum bu âciz yorgunluk ürününü gönlünüzce kabul ediniz.
-C. C. Carbognano,1793
Carbognano, okura yönelik önsözünde, daha önce yazılmış bazı İstanbul tasvirlerinin, yanlış ifadelere dayalı olduğu için, bu kentin özelliklerini yansıtmadığından yakınır ve kent hakkında kısa, belirgin ve doğru bilgi sunmak gereğini duyduğunu söyler. Nitekim, yaşadığı aydınlanma çağına uygun olarak yazar, mitolojik tarih anlayışının önyargılarına başvurmamış, eski eserlerin tasvirleri arasına sığdırdığı yerel tarih bilgisine, kendinden önceki 'tasvirci'lere göre, yeni yaklaşım ve ölçütle güncellik kazandırmıştır.
O, doğruluğundan emin olmadığı bilgileri, 'söylendiğine göre', 'zorla kabul ettirmek istemem' türündeki bir anlatımla, doğruluğundan emin olduğu bilgilerden ayrı tutar; bu arada, kısa ve özlü olmak doğrultusunda verdiği söze uyarak, İtalyan okura hitap eden ama gerektiğinde Osmanlı Devleti'nin o dönemdeki resmi dilinde kullanımda olan adlandırmalan da, açıklamalarıyla, atlamayıp, eserini bu dil lehine belli bir sözcük dağar-cığıyla donatır.
-Erendiz Özbayoğlu,1993
Günümüzde İstanbul'un, gerek eski gerekse yeni en güvenilir gezginlerce kaleme alınmış olmakla birlikte böylesine ünlü bir metropolün değerini artıracak ya da azaltacak bazı özelliklerinden yoksun birçok tasvirine rastlanır. Bu durumun, gezginlerin bu kentte az bir süre kalmış olmalarından, ya da, kendi ülkelerinde övgüye değer olduğuna inandığı şeyin etkisinde kalan kişilerin yanlış ifadelerine kolaylıkla kulak vermiş olmalarından kaynaklandığına inanıyorum.
Bu yüzden içimde okuyucuya, aklım erdiğince, bu kent hakkında kısa, belirgin ve doğru bilgi sunmak için ateşli bir istek uyandığından, büyük bir titizlikle istanbul'un, on üç bölümden oluşan, bu tarihsel topografya tasvirini yazmaya giriştim. Âdetler, din ve yurttaşlarının yaşam biçimini benzer bir çalışmamda yayımlamayı başka bir zamana bırakıyorum.
Ayrıca, bu küçük çalışmamı okuyucunun gözünde yararlı ve hoşa gider kılmak için onu, sadece Yunanca, Latince, Arapça ve Türkçe yazıtlarla değil, kaba yeteneğimin izin verdiği ölçüde aslına benzer olmasına çalıştığım en güzel manzaraları ve belli başlı yapılan tasvir eden çeşitli resimlerle de zenginleştirdim.
Ey iyi yürekli okuyucu, size sunduğum bu âciz yorgunluk ürününü gönlünüzce kabul ediniz.
-C. C. Carbognano,1793
Carbognano, okura yönelik önsözünde, daha önce yazılmış bazı İstanbul tasvirlerinin, yanlış ifadelere dayalı olduğu için, bu kentin özelliklerini yansıtmadığından yakınır ve kent hakkında kısa, belirgin ve doğru bilgi sunmak gereğini duyduğunu söyler. Nitekim, yaşadığı aydınlanma çağına uygun olarak yazar, mitolojik tarih anlayışının önyargılarına başvurmamış, eski eserlerin tasvirleri arasına sığdırdığı yerel tarih bilgisine, kendinden önceki 'tasvirci'lere göre, yeni yaklaşım ve ölçütle güncellik kazandırmıştır.
O, doğruluğundan emin olmadığı bilgileri, 'söylendiğine göre', 'zorla kabul ettirmek istemem' türündeki bir anlatımla, doğruluğundan emin olduğu bilgilerden ayrı tutar; bu arada, kısa ve özlü olmak doğrultusunda verdiği söze uyarak, İtalyan okura hitap eden ama gerektiğinde Osmanlı Devleti'nin o dönemdeki resmi dilinde kullanımda olan adlandırmalan da, açıklamalarıyla, atlamayıp, eserini bu dil lehine belli bir sözcük dağar-cığıyla donatır.
-Erendiz Özbayoğlu,1993