On yedinci yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nde siyasî, askerî ve iktisadî alanda durağanlaşma ve gerilemenin işaretleri görülmeye başlarken, coğrafî keşiflere ve fikrî alandaki gelişmelere bağlı olarak Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketleri; bunları takip eden yüzyıllarda ise Kilise'nin hâkimiyeti kırılarak dinî taassuptan kurtulmalarına vesile olan Aydınlanma hareketi ortaya çıkmıştır. Aydınlanma bilimsel çalışmaların önünü açmış, bilimsel çalışmalar da Sanayi Devrimi'nin gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Böylece Avrupalılar, maddî ve teknik açıdan üstünlük elde etmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti'nin yıkılışına doğru giden süreç ise, İslâm coğrafyasında yaşayan düşünürleri, Müslümanların karşı karşıya kaldığı kötü gidişatı sorgulayıp analiz etmeye, çözüm bulmak için birtakım fikrî ve siyasî çabalara sevk etmiştir.
19. yüzyılda İslâm coğrafyasının pek çok bölgesinde yetişen düşünürler hem kendi toplumlarının hem de bütün İslâm âleminin kötü durumunu düzeltmek için bir dizi çözüm önerisinde bulunmuşlardır. Çalışmanın içeriğinde de görüleceği üzere, İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde yetişen bu düşünürler homojen bir düşünce yapısına sahip değildirler. Fakat yöntemler ve söylemler farklı olsa da, bütün çağdaş İslâm düşünürlerinin ortak hedefinin, tasvir edilmeye çalışılan duruma çözüm bulma ve Müslümanların tekrar ihyasını sağlama noktasında odaklandığı söylenebilir.
Ülkemizin farklı üniversitelerinde görev yapan ve konunun uzmanı akademisyenlerin katkıda bulunduğu böylesine geniş çaplı ve derli toplu bir çalışmanın alandaki eksikliği doldurmuş olacağını düşünüyoruz. Bu çalışmada İslâm dünyasının farklı coğrafyalarından; Anadolu'dan İsmail Fennî, Said Halim Paşa, İzmirli İsmail Hakkı, Mehmed Âkif, Ziya Gökalp ve Elmalılı; Orta Asya'dan Şehâbüddin Mercânî, Gaspıralı, Abdürreşid İbrahim ve Musa Carullah; Hint-Alt Kıtası'ndan Seyyid Ahmed Han, Muhammed İkbal, Mevdûdî ve Fazlurrahman; Orta Doğu'dan Cemâleddin Efgânî, Abduh, Cemâleddin Kâsımî, Seyyid Kutub, İsmail Râci Fârukî ve Ali Şeriatî; Kuzey Afrika'dan ise Tunuslu Hayreddin Paşa, Mâlik Binnebî ve Muhammed Âbid Câbirî gibi düşünürlerin hayatı, eserleri ve başlıca görüşleri ele alınmıştır.
On yedinci yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nde siyasî, askerî ve iktisadî alanda durağanlaşma ve gerilemenin işaretleri görülmeye başlarken, coğrafî keşiflere ve fikrî alandaki gelişmelere bağlı olarak Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketleri; bunları takip eden yüzyıllarda ise Kilise'nin hâkimiyeti kırılarak dinî taassuptan kurtulmalarına vesile olan Aydınlanma hareketi ortaya çıkmıştır. Aydınlanma bilimsel çalışmaların önünü açmış, bilimsel çalışmalar da Sanayi Devrimi'nin gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Böylece Avrupalılar, maddî ve teknik açıdan üstünlük elde etmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti'nin yıkılışına doğru giden süreç ise, İslâm coğrafyasında yaşayan düşünürleri, Müslümanların karşı karşıya kaldığı kötü gidişatı sorgulayıp analiz etmeye, çözüm bulmak için birtakım fikrî ve siyasî çabalara sevk etmiştir.
19. yüzyılda İslâm coğrafyasının pek çok bölgesinde yetişen düşünürler hem kendi toplumlarının hem de bütün İslâm âleminin kötü durumunu düzeltmek için bir dizi çözüm önerisinde bulunmuşlardır. Çalışmanın içeriğinde de görüleceği üzere, İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde yetişen bu düşünürler homojen bir düşünce yapısına sahip değildirler. Fakat yöntemler ve söylemler farklı olsa da, bütün çağdaş İslâm düşünürlerinin ortak hedefinin, tasvir edilmeye çalışılan duruma çözüm bulma ve Müslümanların tekrar ihyasını sağlama noktasında odaklandığı söylenebilir.
Ülkemizin farklı üniversitelerinde görev yapan ve konunun uzmanı akademisyenlerin katkıda bulunduğu böylesine geniş çaplı ve derli toplu bir çalışmanın alandaki eksikliği doldurmuş olacağını düşünüyoruz. Bu çalışmada İslâm dünyasının farklı coğrafyalarından; Anadolu'dan İsmail Fennî, Said Halim Paşa, İzmirli İsmail Hakkı, Mehmed Âkif, Ziya Gökalp ve Elmalılı; Orta Asya'dan Şehâbüddin Mercânî, Gaspıralı, Abdürreşid İbrahim ve Musa Carullah; Hint-Alt Kıtası'ndan Seyyid Ahmed Han, Muhammed İkbal, Mevdûdî ve Fazlurrahman; Orta Doğu'dan Cemâleddin Efgânî, Abduh, Cemâleddin Kâsımî, Seyyid Kutub, İsmail Râci Fârukî ve Ali Şeriatî; Kuzey Afrika'dan ise Tunuslu Hayreddin Paşa, Mâlik Binnebî ve Muhammed Âbid Câbirî gibi düşünürlerin hayatı, eserleri ve başlıca görüşleri ele alınmıştır.