İngiliz yazar George Orwell'ın 1949 yılında yayımlanan kült mertebesine erişmiş eseri Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, distopik romanlar alanında en iyi bilinen kitaplardandır.
Kendisi, kitabı yayımlandıktan sonra kitapta anlattığı toplumla ilgili olarak, “Gelecekte var olacağına tam olarak inanmasam da benzer bir toplumun olacağını düşünüyorum,” diyecektir.
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört; “2+2=5”, “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi” gibi kavramları günümüze kadar ulaştıran, her dönem, içinde dünya siyasetinden bir şeyler bulabileceğiniz, 20. yüzyılın en etkileyici distopyalarındandır.
Güç ve iktidarın sınırsızca uygulandığı, özgürlüklerin tümden ortadan kaldırıldığı, her hareketin izlendiği kısacası zihnin denetim altına alındığı Bin Dokuz Yüz Doksan Dört için ünlü Psikanalist Erich Fromm şu sözleri söyleyecektir:
“Bu eser, bir ruh halinin dile getirilmesinin yanında bir uyarı niteliğindedir. Dile getirilen ruh hali, insanlığın geleceğine ilişkin handiyse bir umarsızlık, uyarı ise tarihin akışı değişmediği sürece dünyanın dört bir yanındaki insanların en insani niteliklerini yitirecekleri, ruhsuz otomatlara dönüşecekleri, üstelik bunun farkına bile varamayacaklarıdır (…)”
İngiliz yazar George Orwell'ın 1949 yılında yayımlanan kült mertebesine erişmiş eseri Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, distopik romanlar alanında en iyi bilinen kitaplardandır.
Kendisi, kitabı yayımlandıktan sonra kitapta anlattığı toplumla ilgili olarak, “Gelecekte var olacağına tam olarak inanmasam da benzer bir toplumun olacağını düşünüyorum,” diyecektir.
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört; “2+2=5”, “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi” gibi kavramları günümüze kadar ulaştıran, her dönem, içinde dünya siyasetinden bir şeyler bulabileceğiniz, 20. yüzyılın en etkileyici distopyalarındandır.
Güç ve iktidarın sınırsızca uygulandığı, özgürlüklerin tümden ortadan kaldırıldığı, her hareketin izlendiği kısacası zihnin denetim altına alındığı Bin Dokuz Yüz Doksan Dört için ünlü Psikanalist Erich Fromm şu sözleri söyleyecektir:
“Bu eser, bir ruh halinin dile getirilmesinin yanında bir uyarı niteliğindedir. Dile getirilen ruh hali, insanlığın geleceğine ilişkin handiyse bir umarsızlık, uyarı ise tarihin akışı değişmediği sürece dünyanın dört bir yanındaki insanların en insani niteliklerini yitirecekleri, ruhsuz otomatlara dönüşecekleri, üstelik bunun farkına bile varamayacaklarıdır (…)”