Türkiye'de son yıllarda “Kürd Sorunu” tartışılırken genellikle 1984'de başlayan silahlı mücadele dönemi üzerinden değerlendirmeler yapılmaktadır. 2009 yılında bu kitabı yazmaya karar verdiğimde, 1984'ten bu yana 25 yıl geçmişti ve çok kimse, Türkiye'de “Kürd Sorunu”nun bu tarihte başlamış olduğu algısına sahipti. Oysa sorun, 25 yıl önce değil; 50 yıl önce de vardı, cumhuriyetin kuruluşu sırasında da vardı, daha önceleri de.
1984'ten önceki Kürd Ulusal Mücadelesi'nin durumunu, en iyi, Musa Anter'in ziyaretine gelen gençlere verdiği cevaptan anlayabiliriz. Musa Anter, kendisine sitemle, “Bir şey yapmadınız.” diyen gençlere şöyle der: “Bak, diyorsunuz ki, ‘Biz sıfırdan başlayarak mücadeleyi bu noktaya getirdik.' Doğrudur. Yalnız görmediğiniz bir yanlışınız var.” Sonra şu tarihi cevabı verir: “Biz mücadeleyi eksi kaçtan sıfıra kadar getirdiğimizi hesaplamıyorsunuz.”
İşte biz bu kitapta, Musa Anter'in bahsettiği, daha uzak bir tarih durumuna da gelmeyen; orta yaş ve üzerindeki birçoğumuzun hatırladığı bu yakın dönemi, 58 ve 68 kuşağı Kürd devrimci ve yurtseverlerinin Türkiye Kürdistanı'ndaki mücadelesini, diğer bir adla Eksiden Sıfıra Gelme Mücadelesini anlatmaya çalışıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gizli toplantılarının daima bir numaralı gündem maddesi olmasına karşın (Bu kitapta, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri öncesindeki devletin Kürdlerle ilgili bazı gizli raporlarını göreceksiniz), özellikle 1938–1984 yılları arasında şiddete bulaşmayan Kürd Mücadelesi, diğer dönemlere göre, halktan daha kolay saklanmıştır. Resmi tarih yalanlarıyla aldatılan Türk ve Kürt halkı, konuyu tüm gerçekliğiyle bilmemektedir. Kürdlerin kendilerini bilmemeleri, kimliklerinin farkına varmamaları, ‘Kürd olduklarını sanmamaları' için, Cumhuriyet Hükümetleri ne gerekiyorsa yapmışlardır. Resmi tarih yalanları, göçler, sürgünler, tutuklamalar, hapisler, katliamlar, faili belli veya meçhul cinayetler, hep bu amaç için yapılmıştır: ”Kürd, Kürd olduğunu anlamasın!” diye…
Türkiye'nin yakın tarihinde, aynı zamanda üç darbe dönemini kapsayan bu süreç (1960-1980), Kürdler için Yeniden Uyanış Dönemi olarak adlandırılıp, değerlendirilebilir. Bu kitapta genel olarak bu süreçte, Kürdlerin silahsız olarak verdiği ulusal demokratik mücadele ve devletin bu mücadeleye karşı yaptığı uygulamalar anlatılmaktadır. 1959'daki 49'lar Davası,1969-1973 yıllarında Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) kuruluşu, DDKO Savunmaları ve 1975-1980 yılları arasındaki çok sayıda Kürd örgütlenmesi (renk renk örgütler!) , Kürt mücadele tarihi yönünden bu dönemdeki önemli süreçlerdir. Yirmi yıllık süreçte gerçekleşen aşağıdaki gelişmeler, kitabımızın ana konusudur ve bu dönemin Türkiye Kürdleri için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
• 1959: 49'lar Davası,
• 1959: Kımıl Şiiri Olayı ve Musa Anter'in çalışmaları,
• 1960: Sivas Kampı ve 55'ler Sürgünü,
• 1961: Irak'ta Mustafa Barzani önderliğinde silahlı mücadele başlaması,
• 1962–1966 yılları arası: Deng, Barış Dünyası, Dicle-Fırat, Yön ve Yeni Akış gibi dergilerin Kürdlerle ilgili yayınları,
• 1963: 23'ler Davası,
• 1963: Avrupa kamuoyunda Kürd haklarının gündeme gelmesi,
• 1965: Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP)'nin kuruluşu,
• 1965: Kürt aydınlarının Türkiye İşçi Partisi içindeki çalışmaları,
• 1965: Kemal Badıllı'nın Kürdçe gramer çalışması,
• 1967: 1. Seri Doğu Mitingleri,
• 1968: TKDP Antalya Davası,
• 1968: M. Emin Bozarslan'ın Kürdçe alfabe çalışması ve Kürd Destanı Mem û Zîn'i Latin harfleriyle yayımlaması,
• 1969: 2. Seri Doğu Mitingleri,
• 1969: DDKO'nun Kuruluşu,
• 1971-1974: DDKO Duruşmaları ve Savunmaları,
• 1977-1978: Kürdlerin yerel seçimlerde gösterdiği başarılar,
• 1975-1980: Kürd Yayınları (Dergi ve kitaplar),
• 1975-1980: Renk Renk Örgütler.
Genel olarak bu dönemde, Kürdlerin yaptığı silahsız etkinlikler, barışçı yoldan verdikleri ulusal demokratik mücadele, toplu hâlde, sistematik ve kronolojik olarak verilmeye çalışıldı. Bu da, örgütlenme, toplantı, konferans, panel, seminer, sözlü bilinçlendirme, yayın, üniversitelerde form, bildiri, miting, yürüyüş, seçimlerde partili veya bağımsız bir adayı destekleme gibi, tamamen şiddet ve savaş dışı, demokratik etkinliklerdir. Kürtler bu şekilde mücadele verirken devlet hep tetiktedir. O yüzden eş zamanlı olarak bazı devlet uygulamalarına da yer verdik.
Kürd Ulusal Mücadelesi'nin 1984'ten sonrası çok güncel, doğru veya yanlış, konuyu bir şekilde biliyoruz. Kitabımızın konusu bu süreç değildir. Kitabımızın konusu olan 59-84 döneminin bilinmesi hâlinde, günümüzde kronik bir hâl alan Kürd Sorunu'nun, daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.
Konuya yabancı okuyucu göz önüne alınarak, giriş bö¬lümünde, çok kısa bir Kürd tarihi sunuldu ve Kürd Ulusal Mücadelesi'nin 1820‒1958 yılları arası dönemi, yine çok kısaca özetlendi. Yeniden Uyanış Süreci diye adlandırdığımız 1959‒1984 sürecinde; “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi ve Devlet Uygulamaları” adlı bölümden sonraki iki bölümde, “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi'nde Basın‒Yayın” ve “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi'nde Legal Politik Tutumlar” başlıklarıyla değerlendirildi. Son bölümde Kürd Sorunu'nun güncel bir değerlendirilmesi de yapıldı.
Bu kitabın birinci baskısı 2015 yılı başında, İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları arasında yayımlandı ve ilgiyle karşılandı. Görülen eksiklikler ve gelen öneriler doğrultusunda, bu baskıda daha da iyi bir kitap çıktı ortaya. Kürt Ulusal Mücadelesi'nin yakın tarihinin bilinmesine bir katkı olacağına inandığım bu çalışmanın yararlı olmasını diliyorum.
Celal Temel
Türkiye'de son yıllarda “Kürd Sorunu” tartışılırken genellikle 1984'de başlayan silahlı mücadele dönemi üzerinden değerlendirmeler yapılmaktadır. 2009 yılında bu kitabı yazmaya karar verdiğimde, 1984'ten bu yana 25 yıl geçmişti ve çok kimse, Türkiye'de “Kürd Sorunu”nun bu tarihte başlamış olduğu algısına sahipti. Oysa sorun, 25 yıl önce değil; 50 yıl önce de vardı, cumhuriyetin kuruluşu sırasında da vardı, daha önceleri de.
1984'ten önceki Kürd Ulusal Mücadelesi'nin durumunu, en iyi, Musa Anter'in ziyaretine gelen gençlere verdiği cevaptan anlayabiliriz. Musa Anter, kendisine sitemle, “Bir şey yapmadınız.” diyen gençlere şöyle der: “Bak, diyorsunuz ki, ‘Biz sıfırdan başlayarak mücadeleyi bu noktaya getirdik.' Doğrudur. Yalnız görmediğiniz bir yanlışınız var.” Sonra şu tarihi cevabı verir: “Biz mücadeleyi eksi kaçtan sıfıra kadar getirdiğimizi hesaplamıyorsunuz.”
İşte biz bu kitapta, Musa Anter'in bahsettiği, daha uzak bir tarih durumuna da gelmeyen; orta yaş ve üzerindeki birçoğumuzun hatırladığı bu yakın dönemi, 58 ve 68 kuşağı Kürd devrimci ve yurtseverlerinin Türkiye Kürdistanı'ndaki mücadelesini, diğer bir adla Eksiden Sıfıra Gelme Mücadelesini anlatmaya çalışıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gizli toplantılarının daima bir numaralı gündem maddesi olmasına karşın (Bu kitapta, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri öncesindeki devletin Kürdlerle ilgili bazı gizli raporlarını göreceksiniz), özellikle 1938–1984 yılları arasında şiddete bulaşmayan Kürd Mücadelesi, diğer dönemlere göre, halktan daha kolay saklanmıştır. Resmi tarih yalanlarıyla aldatılan Türk ve Kürt halkı, konuyu tüm gerçekliğiyle bilmemektedir. Kürdlerin kendilerini bilmemeleri, kimliklerinin farkına varmamaları, ‘Kürd olduklarını sanmamaları' için, Cumhuriyet Hükümetleri ne gerekiyorsa yapmışlardır. Resmi tarih yalanları, göçler, sürgünler, tutuklamalar, hapisler, katliamlar, faili belli veya meçhul cinayetler, hep bu amaç için yapılmıştır: ”Kürd, Kürd olduğunu anlamasın!” diye…
Türkiye'nin yakın tarihinde, aynı zamanda üç darbe dönemini kapsayan bu süreç (1960-1980), Kürdler için Yeniden Uyanış Dönemi olarak adlandırılıp, değerlendirilebilir. Bu kitapta genel olarak bu süreçte, Kürdlerin silahsız olarak verdiği ulusal demokratik mücadele ve devletin bu mücadeleye karşı yaptığı uygulamalar anlatılmaktadır. 1959'daki 49'lar Davası,1969-1973 yıllarında Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) kuruluşu, DDKO Savunmaları ve 1975-1980 yılları arasındaki çok sayıda Kürd örgütlenmesi (renk renk örgütler!) , Kürt mücadele tarihi yönünden bu dönemdeki önemli süreçlerdir. Yirmi yıllık süreçte gerçekleşen aşağıdaki gelişmeler, kitabımızın ana konusudur ve bu dönemin Türkiye Kürdleri için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
• 1959: 49'lar Davası,
• 1959: Kımıl Şiiri Olayı ve Musa Anter'in çalışmaları,
• 1960: Sivas Kampı ve 55'ler Sürgünü,
• 1961: Irak'ta Mustafa Barzani önderliğinde silahlı mücadele başlaması,
• 1962–1966 yılları arası: Deng, Barış Dünyası, Dicle-Fırat, Yön ve Yeni Akış gibi dergilerin Kürdlerle ilgili yayınları,
• 1963: 23'ler Davası,
• 1963: Avrupa kamuoyunda Kürd haklarının gündeme gelmesi,
• 1965: Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP)'nin kuruluşu,
• 1965: Kürt aydınlarının Türkiye İşçi Partisi içindeki çalışmaları,
• 1965: Kemal Badıllı'nın Kürdçe gramer çalışması,
• 1967: 1. Seri Doğu Mitingleri,
• 1968: TKDP Antalya Davası,
• 1968: M. Emin Bozarslan'ın Kürdçe alfabe çalışması ve Kürd Destanı Mem û Zîn'i Latin harfleriyle yayımlaması,
• 1969: 2. Seri Doğu Mitingleri,
• 1969: DDKO'nun Kuruluşu,
• 1971-1974: DDKO Duruşmaları ve Savunmaları,
• 1977-1978: Kürdlerin yerel seçimlerde gösterdiği başarılar,
• 1975-1980: Kürd Yayınları (Dergi ve kitaplar),
• 1975-1980: Renk Renk Örgütler.
Genel olarak bu dönemde, Kürdlerin yaptığı silahsız etkinlikler, barışçı yoldan verdikleri ulusal demokratik mücadele, toplu hâlde, sistematik ve kronolojik olarak verilmeye çalışıldı. Bu da, örgütlenme, toplantı, konferans, panel, seminer, sözlü bilinçlendirme, yayın, üniversitelerde form, bildiri, miting, yürüyüş, seçimlerde partili veya bağımsız bir adayı destekleme gibi, tamamen şiddet ve savaş dışı, demokratik etkinliklerdir. Kürtler bu şekilde mücadele verirken devlet hep tetiktedir. O yüzden eş zamanlı olarak bazı devlet uygulamalarına da yer verdik.
Kürd Ulusal Mücadelesi'nin 1984'ten sonrası çok güncel, doğru veya yanlış, konuyu bir şekilde biliyoruz. Kitabımızın konusu bu süreç değildir. Kitabımızın konusu olan 59-84 döneminin bilinmesi hâlinde, günümüzde kronik bir hâl alan Kürd Sorunu'nun, daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.
Konuya yabancı okuyucu göz önüne alınarak, giriş bö¬lümünde, çok kısa bir Kürd tarihi sunuldu ve Kürd Ulusal Mücadelesi'nin 1820‒1958 yılları arası dönemi, yine çok kısaca özetlendi. Yeniden Uyanış Süreci diye adlandırdığımız 1959‒1984 sürecinde; “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi ve Devlet Uygulamaları” adlı bölümden sonraki iki bölümde, “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi'nde Basın‒Yayın” ve “Kürdlerin Silahsız Mücadelesi'nde Legal Politik Tutumlar” başlıklarıyla değerlendirildi. Son bölümde Kürd Sorunu'nun güncel bir değerlendirilmesi de yapıldı.
Bu kitabın birinci baskısı 2015 yılı başında, İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları arasında yayımlandı ve ilgiyle karşılandı. Görülen eksiklikler ve gelen öneriler doğrultusunda, bu baskıda daha da iyi bir kitap çıktı ortaya. Kürt Ulusal Mücadelesi'nin yakın tarihinin bilinmesine bir katkı olacağına inandığım bu çalışmanın yararlı olmasını diliyorum.
Celal Temel