Tarihi akış içinde insanoğlu, ilahi –fıtri- olandan savruluşlar yaşadı ve yaşamakta.
Yapay olanın parıltılı aldatısı, birey ve kalabalıklara çoğu kez çekici gelmiş; ama ilahi mecradan her sapış bozgun ve bunalım getirmiştir insana. Ve kendine yabancılaşıp hüsrana uğramıştır insan.
İnsanlığı ilahi formun esenliğine çağırıp dengeleyen güçlü ses; insanlık mecrası boyunca Allah'ın elçileri olagelmiştir. İnsanı tüm doğallığı, derinliği ve yüceliği ile sarmalayan bu ilahi mesaj son peygamberle olgunlaşıp doruğa ulaşmıştır.
Hakikatin kılavuzu olan Allah'ın elçileri, ne getirmişlerse, ne söylemişlerse –rivayet sahihse- gerçeğin ta kendisidir. Onların sözleri –bildirdikleri- kimi kulaklara hoş gelmese de uygulandığında, insandaki güzellikleri açığa çıkaran ve hayatı güzelleştirecek olan şaşmaz hükümlerdir. Dünya durdukça duracak gerçeğin kurallarıdır.
Filozoflar, bilgeler, çok şeyler söyledi; karmaşık çelişik görüşler ortaya atıldı mutluluk üstüne. Gerçekler zanlarla karıştırıldı. Filozofik zanların gerçek kabul edildiği zamanlar oldu ve olmakta. Ama son elçinin sözleri, zan örtüsünü gerçeklerin üzerinden kaldırdı, gerçeğin –vahyin- elçisi oldu.
İnsanlık manevi bir rönesans aramakta. İlki sekülerizmin katı kapısını açtı. Ruhsuzluğundan huzuru çıkmaza soktu, çözümü kördüğüm etti, hayatın anlamını soldurdu, donuklaştırdı.
Manevi rönesans; furkan'ın gösterdikleriyle, Yüce Resul'ün sünneti ile bunalımlı insana ancak huzurun altın anahtarlarını sunabilir.
İnanç davranışları içselleştirir, özdeki iyilikleri besleyip ahenkleştirir. İnançla özdeşleşmeyen özellikler aldatıcı ve kaygandır.
Tarihi akış içinde insanoğlu, ilahi –fıtri- olandan savruluşlar yaşadı ve yaşamakta.
Yapay olanın parıltılı aldatısı, birey ve kalabalıklara çoğu kez çekici gelmiş; ama ilahi mecradan her sapış bozgun ve bunalım getirmiştir insana. Ve kendine yabancılaşıp hüsrana uğramıştır insan.
İnsanlığı ilahi formun esenliğine çağırıp dengeleyen güçlü ses; insanlık mecrası boyunca Allah'ın elçileri olagelmiştir. İnsanı tüm doğallığı, derinliği ve yüceliği ile sarmalayan bu ilahi mesaj son peygamberle olgunlaşıp doruğa ulaşmıştır.
Hakikatin kılavuzu olan Allah'ın elçileri, ne getirmişlerse, ne söylemişlerse –rivayet sahihse- gerçeğin ta kendisidir. Onların sözleri –bildirdikleri- kimi kulaklara hoş gelmese de uygulandığında, insandaki güzellikleri açığa çıkaran ve hayatı güzelleştirecek olan şaşmaz hükümlerdir. Dünya durdukça duracak gerçeğin kurallarıdır.
Filozoflar, bilgeler, çok şeyler söyledi; karmaşık çelişik görüşler ortaya atıldı mutluluk üstüne. Gerçekler zanlarla karıştırıldı. Filozofik zanların gerçek kabul edildiği zamanlar oldu ve olmakta. Ama son elçinin sözleri, zan örtüsünü gerçeklerin üzerinden kaldırdı, gerçeğin –vahyin- elçisi oldu.
İnsanlık manevi bir rönesans aramakta. İlki sekülerizmin katı kapısını açtı. Ruhsuzluğundan huzuru çıkmaza soktu, çözümü kördüğüm etti, hayatın anlamını soldurdu, donuklaştırdı.
Manevi rönesans; furkan'ın gösterdikleriyle, Yüce Resul'ün sünneti ile bunalımlı insana ancak huzurun altın anahtarlarını sunabilir.
İnanç davranışları içselleştirir, özdeki iyilikleri besleyip ahenkleştirir. İnançla özdeşleşmeyen özellikler aldatıcı ve kaygandır.