Abdülhamid İstanbul'unda Bir Kadın Seyyah

Stok Kodu:
9786051051956
Boyut:
16.50x21.00
Sayfa Sayısı:
86
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-11
Çeviren:
Hüseyin Mevsim
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
22,00
17,60
9786051051956
479540
Abdülhamid İstanbul'unda Bir Kadın Seyyah
Abdülhamid İstanbul'unda Bir Kadın Seyyah
17.60

1907'nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı'nda,ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903'ten başlayarak farklı dergi vegazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıyla
bilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars'ın kocası Dr. MihailElmazov. Sofya Garı'nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Buüç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra yayınlanan seyahat
izlenimlerinin ilk bölümünde Sofya-İstanbul tren yolculuğu anlatılıyor. Akşam saatlerinde, ozaman Harmanlı civarından geçen Bulgar-Türk sınırına gelindiğinde özellikle kadın yazarın,zihnindeki basmakalıp önyargıların ağırlığı altında ezildiğine tanık olmaya başlıyoruz.
Nihayet Sirkeci Garı'na ulaşılıyor ve Beyoğlu'ndaki d'Athens Palace Oteline yerleşiliyor.

Seyahat notlarının ilerleyen kısımlarında, burada geçirilen on gün boyunca yoğun birkoşuşturma içinde ziyaret edilen yer ve mekânların tasviri sunuluyor. Boğaziçi'ndenSultanahmet Meydanı'na, Büyükada'dan Taksim'e, Kapalıçarşı'dan Ortaköy ve Galata'yauzanan geziler yapılıyor. Yolcular şehirdeki Bulgarlara ait izleri görmeyi arzu ettiklerinden veŞişli'deki Evlogi Georgiev Bulgar Hastanesi ve Bulgar Ruhban Mektebi, Ortaköy'deki BulgarEkzarhlığı ve Fener'deki Demir Kilise gibi kurum ve kuruluşlar da ziyaret ediliyor. EvgeniaMars'ın geleneksel İstanbul'u da ihmal etmediği, Divanyolu'ndaki padişah türbelerini ziyaretetmesinden, II. Abdülhamid'in Yıldız Hamidiye Camisi'ndeki Cuma selamlığı merasiminidikkatle izlemesinden, son olarak da Galata Mevlevihanesinde semazenlerin gösterisinikaçırmamasından anlaşılıyor. Yazar, 20. yüzyılın hemen başında ziyaret ettiği Osmanlıpayitahtını durgun, cansız, solgun, yoğun bir kasvet ve hüzün saçan bir yer olarak görüyor.Hüznün kaynağını bazen şehrin gerçek sahipleri olarak görülen sokak köpekleri ve her adımbaşı karşınıza çıkarak ölümü çağrıştıran mezarlıklar oluşturuyor. Seyahat notlarını Türkçeyeçevirip notlayan Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.

1907'nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı'nda,ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903'ten başlayarak farklı dergi vegazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıyla
bilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars'ın kocası Dr. MihailElmazov. Sofya Garı'nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Buüç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra yayınlanan seyahat
izlenimlerinin ilk bölümünde Sofya-İstanbul tren yolculuğu anlatılıyor. Akşam saatlerinde, ozaman Harmanlı civarından geçen Bulgar-Türk sınırına gelindiğinde özellikle kadın yazarın,zihnindeki basmakalıp önyargıların ağırlığı altında ezildiğine tanık olmaya başlıyoruz.
Nihayet Sirkeci Garı'na ulaşılıyor ve Beyoğlu'ndaki d'Athens Palace Oteline yerleşiliyor.

Seyahat notlarının ilerleyen kısımlarında, burada geçirilen on gün boyunca yoğun birkoşuşturma içinde ziyaret edilen yer ve mekânların tasviri sunuluyor. Boğaziçi'ndenSultanahmet Meydanı'na, Büyükada'dan Taksim'e, Kapalıçarşı'dan Ortaköy ve Galata'yauzanan geziler yapılıyor. Yolcular şehirdeki Bulgarlara ait izleri görmeyi arzu ettiklerinden veŞişli'deki Evlogi Georgiev Bulgar Hastanesi ve Bulgar Ruhban Mektebi, Ortaköy'deki BulgarEkzarhlığı ve Fener'deki Demir Kilise gibi kurum ve kuruluşlar da ziyaret ediliyor. EvgeniaMars'ın geleneksel İstanbul'u da ihmal etmediği, Divanyolu'ndaki padişah türbelerini ziyaretetmesinden, II. Abdülhamid'in Yıldız Hamidiye Camisi'ndeki Cuma selamlığı merasiminidikkatle izlemesinden, son olarak da Galata Mevlevihanesinde semazenlerin gösterisinikaçırmamasından anlaşılıyor. Yazar, 20. yüzyılın hemen başında ziyaret ettiği Osmanlıpayitahtını durgun, cansız, solgun, yoğun bir kasvet ve hüzün saçan bir yer olarak görüyor.Hüznün kaynağını bazen şehrin gerçek sahipleri olarak görülen sokak köpekleri ve her adımbaşı karşınıza çıkarak ölümü çağrıştıran mezarlıklar oluşturuyor. Seyahat notlarını Türkçeyeçevirip notlayan Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat