Osmanlı devletinin çöküş dönemi olan XIX. Yüzyılda yaşamış bir Hanefi fıkıhçısı olan Meydani'nin XI. Yüzyılda yaşamış bir başka Hanefi fakihi olan Ebu'l-Hüseyn el-Kudûrî'ye ait Muhtasar fıkıh metni üzerine yazdığı şerh olan el-Lübâb fî Şerhi'I-Kitâb yazıldığı tarihten itibaren oldukça popülerleşen ve bunun neticesinde İstanbul ve Kahire gibi İslam coğrafyasının önemli şehirlerinde birçok kez basılan bir eser olmuştur. Yazarının, son dönemde yetişmiş en meşhur Hanefi fıkıhçılarından olan İbni Âbidîn'e öğrencilik yapması, eserde kaynak olarak takip edilen muteber eserler, fıkhi meselelerin delillerine yer verilmesi, muteber görüşün tayin edilmesi ve makul bir hacme sahip olması gibi hususlar el-Lübâb'ın ilim ehli arasında rağbet görüp tutulmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte Meydânî'nin el-Lübâb'ta kendi ilmi birikimi ve yetkinliğini göstermekten ziyade, sayılı birkaç eserden derleme yapmak şeklinde bir yol takip etmesi ve erken dönemde kaleme alınan eserlere müracaat etmemesi el-Lübâb için eleştiri konusu edilebilecek birkaç husustan biridir.
Ahmet Cevdet Paşa (o. 1823-1895] riyasetinde hazırlanan ve İslam fikhındaki son dönem yenilik arayışlarının en önemlilerinden olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'den hemen önce kaleme alınmış olan el-Lübâb, klasik fıkıh yazımının son örneklerinden olması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Bütün bu özellikleri nedeniyle halen İslam hukuku okumalarında tercih edilen bir çalışma olan el-Lübâb, kısa bir süre içerisinde bu alanın klasikleri arasında yerini almıştır.
Osmanlı devletinin çöküş dönemi olan XIX. Yüzyılda yaşamış bir Hanefi fıkıhçısı olan Meydani'nin XI. Yüzyılda yaşamış bir başka Hanefi fakihi olan Ebu'l-Hüseyn el-Kudûrî'ye ait Muhtasar fıkıh metni üzerine yazdığı şerh olan el-Lübâb fî Şerhi'I-Kitâb yazıldığı tarihten itibaren oldukça popülerleşen ve bunun neticesinde İstanbul ve Kahire gibi İslam coğrafyasının önemli şehirlerinde birçok kez basılan bir eser olmuştur. Yazarının, son dönemde yetişmiş en meşhur Hanefi fıkıhçılarından olan İbni Âbidîn'e öğrencilik yapması, eserde kaynak olarak takip edilen muteber eserler, fıkhi meselelerin delillerine yer verilmesi, muteber görüşün tayin edilmesi ve makul bir hacme sahip olması gibi hususlar el-Lübâb'ın ilim ehli arasında rağbet görüp tutulmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte Meydânî'nin el-Lübâb'ta kendi ilmi birikimi ve yetkinliğini göstermekten ziyade, sayılı birkaç eserden derleme yapmak şeklinde bir yol takip etmesi ve erken dönemde kaleme alınan eserlere müracaat etmemesi el-Lübâb için eleştiri konusu edilebilecek birkaç husustan biridir.
Ahmet Cevdet Paşa (o. 1823-1895] riyasetinde hazırlanan ve İslam fikhındaki son dönem yenilik arayışlarının en önemlilerinden olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'den hemen önce kaleme alınmış olan el-Lübâb, klasik fıkıh yazımının son örneklerinden olması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Bütün bu özellikleri nedeniyle halen İslam hukuku okumalarında tercih edilen bir çalışma olan el-Lübâb, kısa bir süre içerisinde bu alanın klasikleri arasında yerini almıştır.