Stefan Zweig'in bu romanı, yaşadığı yılların Avusturya'sından bir kes sunuyor. Burjuva bir aile ile soylu asker sınıfı ve köylü portreleri'yle içinde bulunduğu çağı bir güzel harmanlıyor. Yazar hem psikolojik tahliller yaparken, hem de okuru meraktan meraka sürüklüyor. Acımak, kızmak, üzülmek ve gülmek arasında dramatik zigzaglar çizdiriyor. Romanı bir nakış örer gibi uzun soluklu tasvirlerle, kahramanların söz ve düşüncelerinden oluşan kıvrak sıkılmadan merakla okutuyor.
Romanlarında genellikle ağır bir hüzün ve karamsarlık vardır. Hayatın güzel anları paragraflara serpiştirilse de hep bir huzursuzlıik ve beklenmediklikler çoktur. Kaderciliğe teslim olmaz ama çaresizliği de her satırında hissettirir. Kitaplarında bir çıkış yoktur. Kurtuluş yolu anlatılmaz, tarif edilemez. Adeta bir fotoğraf makinesi gibi hayatın resmini çeker. Ne eksik ne fazla bir şey katmaz.Mutlu son yok gibidir. Kendi yaşamının da acılarla ve intiharla son bulması ile hayatının bir romana benzediğini söylesek abartmış olmayız.
Stefan Zweig'in bu romanı, yaşadığı yılların Avusturya'sından bir kes sunuyor. Burjuva bir aile ile soylu asker sınıfı ve köylü portreleri'yle içinde bulunduğu çağı bir güzel harmanlıyor. Yazar hem psikolojik tahliller yaparken, hem de okuru meraktan meraka sürüklüyor. Acımak, kızmak, üzülmek ve gülmek arasında dramatik zigzaglar çizdiriyor. Romanı bir nakış örer gibi uzun soluklu tasvirlerle, kahramanların söz ve düşüncelerinden oluşan kıvrak sıkılmadan merakla okutuyor.
Romanlarında genellikle ağır bir hüzün ve karamsarlık vardır. Hayatın güzel anları paragraflara serpiştirilse de hep bir huzursuzlıik ve beklenmediklikler çoktur. Kaderciliğe teslim olmaz ama çaresizliği de her satırında hissettirir. Kitaplarında bir çıkış yoktur. Kurtuluş yolu anlatılmaz, tarif edilemez. Adeta bir fotoğraf makinesi gibi hayatın resmini çeker. Ne eksik ne fazla bir şey katmaz.Mutlu son yok gibidir. Kendi yaşamının da acılarla ve intiharla son bulması ile hayatının bir romana benzediğini söylesek abartmış olmayız.