Afganistan için “Sovyetlerin Vietnam'ı” denilir. Bu söylemin Afganistan öznelinde ne kadar hatalı bir benzetme olduğunu tarih bize göstermektedir. Vietnam işgalden kurtulduktan sonra bir barış ülkesine dönüştü. Afganistan ise hala “Soğuk Savaş'ta” başlayan sarsıntının devam ettiği; hatta şiddetlendiği bir kaosa sürüklendi. Neden böyle oldu? Batılıların “Soğuk Savaş” dedikleri ancak Afgan halkı için oldukça “sıcak” geçen savaş, Afganistan'da neden sona ermedi? Soğuk Savaş teorisyenleri şiddetin Kızılordu'dan kaynaklandığını ve Sovyet askeri gücünün çekilmesiyle Afganistan'a barış geleceği iddia etmekteydiler. Ancak Sovyet ordusu çekildikten sonra da çatışmalar devam etti. Meselenin Afganistan'ı 1978'den beri yöneten “komünistlerden” kaynaklandığı komünist hükümet düşürülüp İslami bir hükümet kurulursa Afganistan'a barış geleceği savunuldu. Ama 1992'de “komünist” hükümet düştüğünde Afganistan öncekinden de büyük bir kaosa sürüklendi. Bu kaosun gerçek mimarları olan Batı ülkeleri parçalanmış Afganistan'da önce Taliban'ı, sonra liberalleri ve ardından yine Taliban'ı kullanarak bu ülkenin son 30 yılına hükmetmeyi başardılar. İşte bu çalışmada Afganistan'ı bugüne getiren olaylar dizinin ve bu acı öykünün başlangıç kısmı ayrıntılı biçimde incelenmektedir. Bu çalışma sadece 1978 sonrası yaşananların aktarıldığı dokümanter bir yakın tarih metni değildir. Aynı zamanda olayların tanıkları ile yapılan kapsamlı mülakatları da içeren bir sözlü tarih çalışmasıdır. Afganistan eski Başbakanı Sultan Ali Kiştmand, dönemin Adalet Bakanlarından Şeri Cüzcani, Raşid Dostum, Seyid Ekrem Paygir gibi Afganistan Demokratik Cumhuriyeti döneminin bu gün yaşayan en etkili isimleriyle yapılan mülakatlar, genellikle mücahitler ve Batılıların bakış açısıyla değerlendirilmiş olan savaşın, “komünistlerce” nasıl yorumlandığının anlaşılmasını sağlayarak önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Benzer şekilde Kızılordu askerleri, -savaşın asıl acısını çekmiş olan- Afgan kadınları ve çatışmaların en yoğun olduğu yıllarda olayları gözlemlemiş gazetecilerle yapılan mülakatlar bize 1978-1992 yılları arasında Afganistan'da gerçekte ne olduğunun anlaşılmasına katkı sunmaktadır. Afganistan'da bugün yaşanan karmaşanın sebeplerinin kavranması için beş yıllık bir emeğin ürünü olan Afganistan Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi adlı bu çalışma bir “giriş” niteliği taşımaktadır.
Afganistan için “Sovyetlerin Vietnam'ı” denilir. Bu söylemin Afganistan öznelinde ne kadar hatalı bir benzetme olduğunu tarih bize göstermektedir. Vietnam işgalden kurtulduktan sonra bir barış ülkesine dönüştü. Afganistan ise hala “Soğuk Savaş'ta” başlayan sarsıntının devam ettiği; hatta şiddetlendiği bir kaosa sürüklendi. Neden böyle oldu? Batılıların “Soğuk Savaş” dedikleri ancak Afgan halkı için oldukça “sıcak” geçen savaş, Afganistan'da neden sona ermedi? Soğuk Savaş teorisyenleri şiddetin Kızılordu'dan kaynaklandığını ve Sovyet askeri gücünün çekilmesiyle Afganistan'a barış geleceği iddia etmekteydiler. Ancak Sovyet ordusu çekildikten sonra da çatışmalar devam etti. Meselenin Afganistan'ı 1978'den beri yöneten “komünistlerden” kaynaklandığı komünist hükümet düşürülüp İslami bir hükümet kurulursa Afganistan'a barış geleceği savunuldu. Ama 1992'de “komünist” hükümet düştüğünde Afganistan öncekinden de büyük bir kaosa sürüklendi. Bu kaosun gerçek mimarları olan Batı ülkeleri parçalanmış Afganistan'da önce Taliban'ı, sonra liberalleri ve ardından yine Taliban'ı kullanarak bu ülkenin son 30 yılına hükmetmeyi başardılar. İşte bu çalışmada Afganistan'ı bugüne getiren olaylar dizinin ve bu acı öykünün başlangıç kısmı ayrıntılı biçimde incelenmektedir. Bu çalışma sadece 1978 sonrası yaşananların aktarıldığı dokümanter bir yakın tarih metni değildir. Aynı zamanda olayların tanıkları ile yapılan kapsamlı mülakatları da içeren bir sözlü tarih çalışmasıdır. Afganistan eski Başbakanı Sultan Ali Kiştmand, dönemin Adalet Bakanlarından Şeri Cüzcani, Raşid Dostum, Seyid Ekrem Paygir gibi Afganistan Demokratik Cumhuriyeti döneminin bu gün yaşayan en etkili isimleriyle yapılan mülakatlar, genellikle mücahitler ve Batılıların bakış açısıyla değerlendirilmiş olan savaşın, “komünistlerce” nasıl yorumlandığının anlaşılmasını sağlayarak önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Benzer şekilde Kızılordu askerleri, -savaşın asıl acısını çekmiş olan- Afgan kadınları ve çatışmaların en yoğun olduğu yıllarda olayları gözlemlemiş gazetecilerle yapılan mülakatlar bize 1978-1992 yılları arasında Afganistan'da gerçekte ne olduğunun anlaşılmasına katkı sunmaktadır. Afganistan'da bugün yaşanan karmaşanın sebeplerinin kavranması için beş yıllık bir emeğin ürünü olan Afganistan Soğuk Savaşın Sıcak Cephesi adlı bu çalışma bir “giriş” niteliği taşımaktadır.