Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusu her zaman birlikte incelenmiş ve tenfizden bağımsız olarak "tanıma" hukuki müessesesi tek başına bir çalışmaya konu olmamıştır. Tanıma müessesesi, 5718 sayılı MÖHUK'nda da tüm yönleriyle bağımsız olarak düzenlememekte, tanımaya ilişkin sadece iki hüküm bulunmakta, tenfiz şartlarına ilişkin düzenlemelerin ve tenfiz usulünün, tanımanın niteliğine uygun düştüğü ölçüde, tanıma şartları ve usulü hakkında da uygulanması kabul edilmektedir. Gerek Kanun'un bu düzenleme şekli, gerekse tanımanın tenfizden bağımsız olarak ayrı bir inceleme konusu yapılmamış olması, tanıma konusunda ayrıca incelenmeye ihtiyaç duyulan birçok meseleyi karşımıza çıkarmaktadır. Bu nedenlerle, çalışmamızda, tenfizden bağımsız olarak "yabancı mahkeme kararlarının tanınması" incelenmiş, bazı yasal düzenlemeler ve milletlerarası sözleşmeler kapsamında idari kararların da tanınması mümkün olduğundan, çalışmamız, idari ve hatta dini makam kararlarının tanınmasını da kapsayacak şekilde "Yabancı Kararların Tanınması" olarak daha geniş kapsamlı olarak belirlenmiş ve günümüzde konuyla ilgili milletlerarası sözleşmelerin sayısının gittikçe arttığı "Aile Hukukuna İlişkin Yabancı Kararların Tanınması" konusu ile sınırlandırılmıştır. Aile hukukuna ilişkin yabancı kararların tanınması konusu, 5718 sayılı MÖHUK, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Türkiye'nin taraf olduğu iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde incelenmiş, bu inceleme sonucunda, Türk hukukunda, milletlerarası sözleşmeler ile kabul edilen "Doğrudan Tanıma" olarak adlandırabileceğimiz yeni bir tanıma usulünün varlığı ortaya konulmuş ve bu usul ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bugüne dek Türk hukukunda milletlerarası sözleşmeler kapsamında kabul edilmiş olan doğrudan tanıma usulü, 29 Nisan 2017'de 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'na eklenen 27/A madde hükmü ile söz konusu maddenin belirlediği kapsam ve şartlarla sınırlı olarak kanunen de kabul edilmiştir.
Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusu her zaman birlikte incelenmiş ve tenfizden bağımsız olarak "tanıma" hukuki müessesesi tek başına bir çalışmaya konu olmamıştır. Tanıma müessesesi, 5718 sayılı MÖHUK'nda da tüm yönleriyle bağımsız olarak düzenlememekte, tanımaya ilişkin sadece iki hüküm bulunmakta, tenfiz şartlarına ilişkin düzenlemelerin ve tenfiz usulünün, tanımanın niteliğine uygun düştüğü ölçüde, tanıma şartları ve usulü hakkında da uygulanması kabul edilmektedir. Gerek Kanun'un bu düzenleme şekli, gerekse tanımanın tenfizden bağımsız olarak ayrı bir inceleme konusu yapılmamış olması, tanıma konusunda ayrıca incelenmeye ihtiyaç duyulan birçok meseleyi karşımıza çıkarmaktadır. Bu nedenlerle, çalışmamızda, tenfizden bağımsız olarak "yabancı mahkeme kararlarının tanınması" incelenmiş, bazı yasal düzenlemeler ve milletlerarası sözleşmeler kapsamında idari kararların da tanınması mümkün olduğundan, çalışmamız, idari ve hatta dini makam kararlarının tanınmasını da kapsayacak şekilde "Yabancı Kararların Tanınması" olarak daha geniş kapsamlı olarak belirlenmiş ve günümüzde konuyla ilgili milletlerarası sözleşmelerin sayısının gittikçe arttığı "Aile Hukukuna İlişkin Yabancı Kararların Tanınması" konusu ile sınırlandırılmıştır. Aile hukukuna ilişkin yabancı kararların tanınması konusu, 5718 sayılı MÖHUK, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Türkiye'nin taraf olduğu iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde incelenmiş, bu inceleme sonucunda, Türk hukukunda, milletlerarası sözleşmeler ile kabul edilen "Doğrudan Tanıma" olarak adlandırabileceğimiz yeni bir tanıma usulünün varlığı ortaya konulmuş ve bu usul ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bugüne dek Türk hukukunda milletlerarası sözleşmeler kapsamında kabul edilmiş olan doğrudan tanıma usulü, 29 Nisan 2017'de 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'na eklenen 27/A madde hükmü ile söz konusu maddenin belirlediği kapsam ve şartlarla sınırlı olarak kanunen de kabul edilmiştir.