Paranoid şizofreni teşhisi konulmuş, 1960'ların başında doğmuş bir avukat, hayatındaki üç kadından birini öldürdüğünü düşünmektedir.Yani roman boyunca, “katil belli ama acaba öldürülen kim?” sorusuna cevap aranmaktadır.
Avukat Haluk, üçü de 1980 sonrasında doğmuş hayatındaki bu üç kadınla bir kuşak çatışmasının içindedir. Haluk'un siyasi anılarını tefrika halinde anlatmasını karşısındaki kadınlar adeta masal gibi dinlemektedir. Üç kadının yaşadıkları ise romanın kahramanının aklına, mantığına, “devrimci ama muhafazakar” ahlak anlayışına uymaz. Kendi kuşağına oranla günümüz gençlerinin çok farklı olduğunu, bireyciliğin tavan yaptığını, bilgisayar başında ve karmaşık gönül ilişkileri esnasında geçirdikleri zamanın ötesinde dünyada olup bitenlerden bihaber olduklarını düşünen avukatımız, bu düşüncelerinin doğru olup olmadığını yaşayarak görecektir.
Yazarın psikiyatr danışmanlığı alarak oluşturduğu paranoid şizofren Haluk karakteri, sanrılarının eşliğinde geçmişiyle de yüzleşmek zorundadır. Günümüz siyasal gelişmelerinin, İslam adına yapılanların, Kürt meselesinin, antidemokratik sürecin ve cinselliğin eleştirel olarak, daha çok Haluk'un hasta beyni üzerinden yorumlandığı romanda, paranoid şizofreninin neden olduğu aklındaki gezinti, olayların akışı içinde Gezi olaylarına takılan aklıyla çakışıyor…
Kuşaklararası ilişkileri ve günümüz olaylarını cinayet kuşkusuyla birlikte kurgulayan roman, akıllardaki birçok soruya cevap vererek sona eriyor.
Paranoid şizofreni teşhisi konulmuş, 1960'ların başında doğmuş bir avukat, hayatındaki üç kadından birini öldürdüğünü düşünmektedir.Yani roman boyunca, “katil belli ama acaba öldürülen kim?” sorusuna cevap aranmaktadır.
Avukat Haluk, üçü de 1980 sonrasında doğmuş hayatındaki bu üç kadınla bir kuşak çatışmasının içindedir. Haluk'un siyasi anılarını tefrika halinde anlatmasını karşısındaki kadınlar adeta masal gibi dinlemektedir. Üç kadının yaşadıkları ise romanın kahramanının aklına, mantığına, “devrimci ama muhafazakar” ahlak anlayışına uymaz. Kendi kuşağına oranla günümüz gençlerinin çok farklı olduğunu, bireyciliğin tavan yaptığını, bilgisayar başında ve karmaşık gönül ilişkileri esnasında geçirdikleri zamanın ötesinde dünyada olup bitenlerden bihaber olduklarını düşünen avukatımız, bu düşüncelerinin doğru olup olmadığını yaşayarak görecektir.
Yazarın psikiyatr danışmanlığı alarak oluşturduğu paranoid şizofren Haluk karakteri, sanrılarının eşliğinde geçmişiyle de yüzleşmek zorundadır. Günümüz siyasal gelişmelerinin, İslam adına yapılanların, Kürt meselesinin, antidemokratik sürecin ve cinselliğin eleştirel olarak, daha çok Haluk'un hasta beyni üzerinden yorumlandığı romanda, paranoid şizofreninin neden olduğu aklındaki gezinti, olayların akışı içinde Gezi olaylarına takılan aklıyla çakışıyor…
Kuşaklararası ilişkileri ve günümüz olaylarını cinayet kuşkusuyla birlikte kurgulayan roman, akıllardaki birçok soruya cevap vererek sona eriyor.