1- Eski İstanbul'da Gündelik Hayat
İ.Gündağ KayaoğluBenzersiz bir şehirdir İstanbul. Dünyanın en "özel" ve güzel şehirlerinden biri.Çok sevilen, onsuz olunmayan bir "sevgili" gibi sevilir. Ve pek çok şairin dediği gibi, İstanbul vazgeçilmez bir tutkudur...İstanbul'da hayat bir su gibi akar. Beraberinde sürüklediği hayatlar, İstanbul şehrinin ruhunu taşır. Her hayat, aslında bir parça İstanbul'dur da...İstanbul'un kendine özgü bir hayat tarzı vardır: Yüzyılların imbiğinden süzülerek gelen gelenek, görenek ve tarihiyle diğer şehirleri "kıskandıran" bir tarzı...İşte bu yüzden, onun hayat "iksirlerini" hiç kimse tek başına formüle edemez...
2- Jean Bapsite Van Mour / Lale Devri Ressamı
Osman Öndeş Erol MakzumeOsmanlı İmparatorluğu 1718-1730 yılları arasında Lale Devri'ni yaşar. Tıpkı adını aldığı çiçek gibi her şey muhteşemdir. Güzelliklerin, eğlencenin, zevk ve sefahatin doruk noktasına tırmandığı yıllara tanık olur. Ama lale narin bir çiçektir ve vazoda yaşayamaz: Köklere inemeyen refah,mutluluk ve zenginlikler 12 yıl gibi bir sürede kendi kendini tüketir... Lale Devri, kanlı isyanlarla ve saltanatın bitmekte olduğu sinyallerini vererek son bulur... Böylece, dünyaya hükmeden bir imparatorluğun temeli ilk kez çatırdamaya başlar. Bir sonraki dönemler, gerileme ve çöküştür. Lale Devri'ne damgasını vuran Sultanı 3. Ahmet, şairi Nedim, ressamı ise Jean Baptiste Van Mour'dur... Bir Fransız olan Jean Baptista Van Mour, Lale Devri'ni bütün ayrıntılarıyla resmetti. İlk oryantalisy ressamdı ve Levni'nin minyatür sanatından etkilenerek kendi dehasını ortaya çıkaran resimlere hayat verdi. 'Kralın Doğu'daki Ressamı' ünvanına sahip oldu. Bu kitapta, Lale Devri'nin en yakın tanığının fırçasından günümüze kadar ulaşan ve tarihe tanıklık eden gravürleri bulacaksınız. Arka fonda ise Osmanlı İmparatorluğu ile ressamın birbirine çok benzeyen hüzünlü yaşamöyküsü var...
3- Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor
Dario Fo Dario Fo'nun tiyatro oyunu olarak hazırladığı bu öyküsü her açıdan kusursuz bir yapıttır. Burada, Amerika kıtasının 15. ve 16. yüzyıllar arasında İspanyollar tarafından keşfedilişi, daha da önemlisi, fethedilişi anlatılmaktadır. Ancak Kristof Kolomb'un ilk yolculuklarına bağlı olaylar burada arka planda kalır. Asıl önemlisi, Orta Amerika'daki yerli kabilelerle Avrupa, yani birbirinden çok farklı iki dünya arasındaki ilişkinin anlatımıdır: İspanyol imparatorunu zenginleştirmek, ona köle ve toprak kazandırmak uğruna hiçbir engel tanımayan zalim, korkunç ve acımasız bir sömürgeleştirme hareketinin öyküsüdür. Dario Fo bu öyküyü anlatmak üzere, Engizisyon'un gazabından kurtulmak için Venedik ve İspanya'dan kaçmış, ancak kendisini bu yepyeni kıtada İspanyol fetihlerinin tam ortasında bulmuş, kurnaz "anasının gözü" maceraperest bir İtalyan seçmiştir. Kısacası iki farklı kültür arasındaki çatışmayı konu edinen, bunu yaparken de, tarih yazarlarının verilerini ya da tarih biliminin kaynaklarını değil, kamu vicdanını ortaya koyan bir öyküdür. Bu halk korosunun başındaki assolist ise Johan Padan'dır. Onun, Kuzey İtalya diyalektlerinden birini kullanarak sözlerinde abartıya kaçması (Bu diyalekt, öyküde Katalan, Kastilya ve hatta Napoliten terimleriyle de doldurulmuştur) Fo'nun diğer oyun çalışmalarında da anlatımın en sürükleyici yanı, itici gücü olmuştur. Johan Padan, onun kahramanı olmasının yanısıra , yerlileri Florida'ya götüren komutan ve sömürgeleştirmenin tarih yazıcısına dönüşür; yerlilerin İspanyollara direniş savaşının strateji uzmanıdır ve onursuz bir ölüm ile çok hoş bir kurtuluş arasındaki dengeyi "kurnazca" yakalar. Po Ovası dolaylarına özgü kurgu (olaylar örgüsü), macera öğeleri, kahramanın başına gelen tersliklerde farkedilen ustalık, uçuk birinin uydurması gibi görünse de, "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor" benzersiz bir kitaptır; çünkü, içinde uydurma olan çok az şey vardır. İster İspanyol komutanlarla, ister yerlilerin hindileri yolma biçimleriyle ilgili olsun, her ayrıntı, hatta en küçükleri bile, kesinlikle tarihle bağlantılıdır. Dolayısıyla, bu kitap, ünlü karakterler yaratmayan ve tarih belirtmeyen, yalnızca olayların gerçek doğasını anlatan benzersiz bir tarih karşıtlığı biçimi, daha doğrusu, tarihin doğrudan halkın tanımlarıyla anlatımıdır. Öte yandan, "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor" yalnızca kitaba aktarılmış bir oyun metni olmakla sınırlı kalmayan bir kitaptır. Şu anki editoryal düzenlemesi, Dario Fo'nun kaleme aldığı orjinal elyazması çalışmalarına sadık kalınarak yapılmıştır.
Kitapta yer alan her resim olayların görsel zincirini oluşturan parçalar, oyunlaştırılması için rehberlik edecek ipuçlarıdır. Bu resimler aynı zamanda , bir tür kişisel çalışma ve yazı defterinin gözlerimizin önünde yazara ait bir metin ve reji el kitabı haline dönüşmesinin belgesidir. Böylece, "diyalekt"metnine göre düzenlenen resimler ve değerli "çevirisi" basit bir illüstrasyon olmaktan çıkar: Bunlar öyküyü anlatırlar ve mizanseni önceden belirlerler, kahramandan bahseder ve okurları yazarın laboratuvarına taşırlar. Aksoy Yayıncılık Show Kitap'tan çıkan "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor", 1997 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan yazar, ressam, tiyarto sanatçısı Dario Fo'nun kuşkusuz başyapıt sayılacak eserlerinden biridir.
1- Eski İstanbul'da Gündelik Hayat
İ.Gündağ KayaoğluBenzersiz bir şehirdir İstanbul. Dünyanın en "özel" ve güzel şehirlerinden biri.Çok sevilen, onsuz olunmayan bir "sevgili" gibi sevilir. Ve pek çok şairin dediği gibi, İstanbul vazgeçilmez bir tutkudur...İstanbul'da hayat bir su gibi akar. Beraberinde sürüklediği hayatlar, İstanbul şehrinin ruhunu taşır. Her hayat, aslında bir parça İstanbul'dur da...İstanbul'un kendine özgü bir hayat tarzı vardır: Yüzyılların imbiğinden süzülerek gelen gelenek, görenek ve tarihiyle diğer şehirleri "kıskandıran" bir tarzı...İşte bu yüzden, onun hayat "iksirlerini" hiç kimse tek başına formüle edemez...
2- Jean Bapsite Van Mour / Lale Devri Ressamı
Osman Öndeş Erol MakzumeOsmanlı İmparatorluğu 1718-1730 yılları arasında Lale Devri'ni yaşar. Tıpkı adını aldığı çiçek gibi her şey muhteşemdir. Güzelliklerin, eğlencenin, zevk ve sefahatin doruk noktasına tırmandığı yıllara tanık olur. Ama lale narin bir çiçektir ve vazoda yaşayamaz: Köklere inemeyen refah,mutluluk ve zenginlikler 12 yıl gibi bir sürede kendi kendini tüketir... Lale Devri, kanlı isyanlarla ve saltanatın bitmekte olduğu sinyallerini vererek son bulur... Böylece, dünyaya hükmeden bir imparatorluğun temeli ilk kez çatırdamaya başlar. Bir sonraki dönemler, gerileme ve çöküştür. Lale Devri'ne damgasını vuran Sultanı 3. Ahmet, şairi Nedim, ressamı ise Jean Baptiste Van Mour'dur... Bir Fransız olan Jean Baptista Van Mour, Lale Devri'ni bütün ayrıntılarıyla resmetti. İlk oryantalisy ressamdı ve Levni'nin minyatür sanatından etkilenerek kendi dehasını ortaya çıkaran resimlere hayat verdi. 'Kralın Doğu'daki Ressamı' ünvanına sahip oldu. Bu kitapta, Lale Devri'nin en yakın tanığının fırçasından günümüze kadar ulaşan ve tarihe tanıklık eden gravürleri bulacaksınız. Arka fonda ise Osmanlı İmparatorluğu ile ressamın birbirine çok benzeyen hüzünlü yaşamöyküsü var...
3- Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor
Dario Fo Dario Fo'nun tiyatro oyunu olarak hazırladığı bu öyküsü her açıdan kusursuz bir yapıttır. Burada, Amerika kıtasının 15. ve 16. yüzyıllar arasında İspanyollar tarafından keşfedilişi, daha da önemlisi, fethedilişi anlatılmaktadır. Ancak Kristof Kolomb'un ilk yolculuklarına bağlı olaylar burada arka planda kalır. Asıl önemlisi, Orta Amerika'daki yerli kabilelerle Avrupa, yani birbirinden çok farklı iki dünya arasındaki ilişkinin anlatımıdır: İspanyol imparatorunu zenginleştirmek, ona köle ve toprak kazandırmak uğruna hiçbir engel tanımayan zalim, korkunç ve acımasız bir sömürgeleştirme hareketinin öyküsüdür. Dario Fo bu öyküyü anlatmak üzere, Engizisyon'un gazabından kurtulmak için Venedik ve İspanya'dan kaçmış, ancak kendisini bu yepyeni kıtada İspanyol fetihlerinin tam ortasında bulmuş, kurnaz "anasının gözü" maceraperest bir İtalyan seçmiştir. Kısacası iki farklı kültür arasındaki çatışmayı konu edinen, bunu yaparken de, tarih yazarlarının verilerini ya da tarih biliminin kaynaklarını değil, kamu vicdanını ortaya koyan bir öyküdür. Bu halk korosunun başındaki assolist ise Johan Padan'dır. Onun, Kuzey İtalya diyalektlerinden birini kullanarak sözlerinde abartıya kaçması (Bu diyalekt, öyküde Katalan, Kastilya ve hatta Napoliten terimleriyle de doldurulmuştur) Fo'nun diğer oyun çalışmalarında da anlatımın en sürükleyici yanı, itici gücü olmuştur. Johan Padan, onun kahramanı olmasının yanısıra , yerlileri Florida'ya götüren komutan ve sömürgeleştirmenin tarih yazıcısına dönüşür; yerlilerin İspanyollara direniş savaşının strateji uzmanıdır ve onursuz bir ölüm ile çok hoş bir kurtuluş arasındaki dengeyi "kurnazca" yakalar. Po Ovası dolaylarına özgü kurgu (olaylar örgüsü), macera öğeleri, kahramanın başına gelen tersliklerde farkedilen ustalık, uçuk birinin uydurması gibi görünse de, "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor" benzersiz bir kitaptır; çünkü, içinde uydurma olan çok az şey vardır. İster İspanyol komutanlarla, ister yerlilerin hindileri yolma biçimleriyle ilgili olsun, her ayrıntı, hatta en küçükleri bile, kesinlikle tarihle bağlantılıdır. Dolayısıyla, bu kitap, ünlü karakterler yaratmayan ve tarih belirtmeyen, yalnızca olayların gerçek doğasını anlatan benzersiz bir tarih karşıtlığı biçimi, daha doğrusu, tarihin doğrudan halkın tanımlarıyla anlatımıdır. Öte yandan, "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor" yalnızca kitaba aktarılmış bir oyun metni olmakla sınırlı kalmayan bir kitaptır. Şu anki editoryal düzenlemesi, Dario Fo'nun kaleme aldığı orjinal elyazması çalışmalarına sadık kalınarak yapılmıştır.
Kitapta yer alan her resim olayların görsel zincirini oluşturan parçalar, oyunlaştırılması için rehberlik edecek ipuçlarıdır. Bu resimler aynı zamanda , bir tür kişisel çalışma ve yazı defterinin gözlerimizin önünde yazara ait bir metin ve reji el kitabı haline dönüşmesinin belgesidir. Böylece, "diyalekt"metnine göre düzenlenen resimler ve değerli "çevirisi" basit bir illüstrasyon olmaktan çıkar: Bunlar öyküyü anlatırlar ve mizanseni önceden belirlerler, kahramandan bahseder ve okurları yazarın laboratuvarına taşırlar. Aksoy Yayıncılık Show Kitap'tan çıkan "Johan Padan Amerika'yı Keşfediyor", 1997 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan yazar, ressam, tiyarto sanatçısı Dario Fo'nun kuşkusuz başyapıt sayılacak eserlerinden biridir.