Yüzlerce yıldır Aleviler ve Bektaşiler, Peygamber'in soyunun devam ettiği Hz. Ali'yi doğruluk ve yiğitlik sembolü olarak adeta bir bayrak edindiler. Bu bayrağın Anadolu ve Balkanlar'daki temsilcileri ise Orta Asya'nın en tanınmış sufisi Ahmet Yesevi'nin izinden giden Hünkar Hacı Bektaş Veli ve onun halifeleri oldu. Osmanlı'nın kuruluşunda yer aldılar ama giderek yönetsel olarak imparatorluk merkezinden uzaklaştırıldılar. Daha sonra Şah İsmail Hatayi'nin dinsel-siyasal güçleri birleştirdiği harika şahsiyetinde, onun coşkulu deyişlerinde, "Ali"yi yeniden buldular. Siyasal mücadelenin keskinleştirdiği Osmanlı-Safevi mücadelesinde, resmiyetin iftiraları ve baskılarına karşı Cemlerinde Kırklar şerbetinden içmeye, semahlarını dönmeye devam ettiler. Her türlü cefaya Hak-Muhammed-Ali aşkına katlandılar.
Gün oldu devran döndü, Osmanlı tarih sahnesinden çekildi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bağımsızlık mücadelesi ve sonrasındaki mücadelelerine destek verdiler. Sağ-sol kutuplaşmasında da yine onların üzerinden çeşitli planlar uygulamaya konuldu. Artık büyük ölçüde kentlerde yaşamaya başlayan ve Alevi olarak bilinen çeşitli topluluklar, bütün bu süreçte, inanç ve geleneklerinden giderek uzaklaştılar ve unuttular.
Alevilikle ilgili tartışmalar zaman zaman Türkiye gündeminde önemli yer tutmasına karşın, konu ile ilgili yayınların, yazılı-görsel medyadaki tartışmaların ne yazık ki bilimsel kaygılardan uzak, daha çok popüler nitelikli oldukları görülmektedir. Bu kitap, Dr. Yaman'ın yaklaşık on yıllık kaynak ve alan araştırmalarına dayanan veriler doğrultusunda giriştiği genel bir Alevilik çalışmasıdır ve Alevilikle ilgili terminolojiyi, kaynakları, nüfusu, coğrafi dağılımı, tarihi, güncel gelişmeleri, inanç anlayışını ve edebi yönlerine ilişkin en temel bilgileri, en yetkin kaynaklara ve alanda elde edilen gözlemlere dayanarak, akıcı bir dille okuyucuya sunmaktadır
Yüzlerce yıldır Aleviler ve Bektaşiler, Peygamber'in soyunun devam ettiği Hz. Ali'yi doğruluk ve yiğitlik sembolü olarak adeta bir bayrak edindiler. Bu bayrağın Anadolu ve Balkanlar'daki temsilcileri ise Orta Asya'nın en tanınmış sufisi Ahmet Yesevi'nin izinden giden Hünkar Hacı Bektaş Veli ve onun halifeleri oldu. Osmanlı'nın kuruluşunda yer aldılar ama giderek yönetsel olarak imparatorluk merkezinden uzaklaştırıldılar. Daha sonra Şah İsmail Hatayi'nin dinsel-siyasal güçleri birleştirdiği harika şahsiyetinde, onun coşkulu deyişlerinde, "Ali"yi yeniden buldular. Siyasal mücadelenin keskinleştirdiği Osmanlı-Safevi mücadelesinde, resmiyetin iftiraları ve baskılarına karşı Cemlerinde Kırklar şerbetinden içmeye, semahlarını dönmeye devam ettiler. Her türlü cefaya Hak-Muhammed-Ali aşkına katlandılar.
Gün oldu devran döndü, Osmanlı tarih sahnesinden çekildi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bağımsızlık mücadelesi ve sonrasındaki mücadelelerine destek verdiler. Sağ-sol kutuplaşmasında da yine onların üzerinden çeşitli planlar uygulamaya konuldu. Artık büyük ölçüde kentlerde yaşamaya başlayan ve Alevi olarak bilinen çeşitli topluluklar, bütün bu süreçte, inanç ve geleneklerinden giderek uzaklaştılar ve unuttular.
Alevilikle ilgili tartışmalar zaman zaman Türkiye gündeminde önemli yer tutmasına karşın, konu ile ilgili yayınların, yazılı-görsel medyadaki tartışmaların ne yazık ki bilimsel kaygılardan uzak, daha çok popüler nitelikli oldukları görülmektedir. Bu kitap, Dr. Yaman'ın yaklaşık on yıllık kaynak ve alan araştırmalarına dayanan veriler doğrultusunda giriştiği genel bir Alevilik çalışmasıdır ve Alevilikle ilgili terminolojiyi, kaynakları, nüfusu, coğrafi dağılımı, tarihi, güncel gelişmeleri, inanç anlayışını ve edebi yönlerine ilişkin en temel bilgileri, en yetkin kaynaklara ve alanda elde edilen gözlemlere dayanarak, akıcı bir dille okuyucuya sunmaktadır