Bu eser, Âkif Emre'nin, Aliya İzzetbegoviç hakkında kaleme aldığı gazete ve dergi yazılarını, röportajlarını, panel ve TV konuşmalarını biraraya getiriyor. Bu haliyle bir bütünlüğüne ulaşan Aliya kitabı aynı zamanda 17 yıllık bir birikimin ürünü. Bu eserde bazı okurlarımızın aşina oldukları Âkif Emre'nin gazete dergi yazıları dışında ilk defa yayımlanacak röportajları ve konuşmaları da yer almakta. Özellikle Şubat 2001'de Aliya ile yapılan meşhur röportajın yanı sıra aynı tarihte Aliya ile birlikte Genç Müslümanlar (Mladi Müslimani) davasında mahkum edilen Eşref Çampara, Cemalüddin Latiç, Hasan Çeriç'le yapılmış röportajlarla birlikte Bosna Savaşında Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan Rasim Deliç ve Aliya'nın yakın koruması Osman Mehmedagiç ile yapılmış ve hiç yayımlanmamış Âkif Emre arşivinde yer alan bu röportajlar ilk defa okuyucularımızla buluşuyor. Bir bütün halinde Şubat 2001 röportajlarının önemli bir özelliği de bir davaya, bir ideale sahip olmanın ne demek olduğunu bizzat onu yaşayanların ortaya koymaları, bir hareketin oluş ve yaşayış şartları hakkında teorik söylemlerle değil bizzat hayatın içinden şahitlikler sunuyor olmaları.
Aliya'yı meydana getiren yazılara topluca baktığımızda aslında iki portre ortaya çıkmakta. İlki Aliya'nın ve dava arkadaşlarının portresi. Okurlarımız ilerleyen sayfalarda o portrenin çizimlerini satır satır takip edecekler. İkincisi ise metinleri kaleme alan, röportajlar yapan, sorular soran bir aydın olarak Âkif Emre portresi: O, Aliya'yı ve misyonunu anlamak, okurlarına anlatmak davasının peşini hiç bırakmamış, daima gündemde tutmaya çalışmış; gerek Aliya özelinde, gerekse Bosna ve Balkan coğrafyası ve İslâm davası genelinde daima düşüncelerinin ve yazılarının konusu haline getirmiş bir aydın portesi ortaya koymakta.
“… Aliya'ya karşı hep bir yakınlık duyduk. Onu, ilk ismiyle hitap edecek kadar yakın bildik kendimize… Düşmanlarının bile saygı duyduğu Aliya, kişiliğini besleyen ahlâki ve felsefî temeller çözümlenmeden anlaşılamaz.
Aslında üç farklı düzlemde algılanan bir Aliya tipolojisiyle karşı karşıyayız: Müslüman Boşnakların lideri olarak Aliya, İslâm dünyasının değerlerini savunan Aliya, sergilediği ahlâkî ve ilkeli tutumuyla evrensel değer olarak Aliya…
Dünya hegemonları Bosna'yı stratejik dengelerine kurban etmeyi daha fazla göze alamadılarsa, bunu Aliya'nın bilgece liderliğinde aramak zorundayız. Halkı katliamlara maruz kalırken bile tüm insanlığı âdeta bir erdem sınavından geçirdi Aliya. Dünyanın her köşesindeki insanın kendinden bir parça bulduğu evrensel söylemi geliştirdi.
Bosna'yı özgürlüğüne götüren bir lider olarak, İslâm dünyasıyla paylaştığı ortak değerlerin temsilcisi olarak ve evrensel ölçekte insan olmanın onurunu ahlâkî ve felsefî temelde savunan bir düşünür olarak, Aliya'nın yeniden konuşulması gerekiyor…”
Bu eser, Âkif Emre'nin, Aliya İzzetbegoviç hakkında kaleme aldığı gazete ve dergi yazılarını, röportajlarını, panel ve TV konuşmalarını biraraya getiriyor. Bu haliyle bir bütünlüğüne ulaşan Aliya kitabı aynı zamanda 17 yıllık bir birikimin ürünü. Bu eserde bazı okurlarımızın aşina oldukları Âkif Emre'nin gazete dergi yazıları dışında ilk defa yayımlanacak röportajları ve konuşmaları da yer almakta. Özellikle Şubat 2001'de Aliya ile yapılan meşhur röportajın yanı sıra aynı tarihte Aliya ile birlikte Genç Müslümanlar (Mladi Müslimani) davasında mahkum edilen Eşref Çampara, Cemalüddin Latiç, Hasan Çeriç'le yapılmış röportajlarla birlikte Bosna Savaşında Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan Rasim Deliç ve Aliya'nın yakın koruması Osman Mehmedagiç ile yapılmış ve hiç yayımlanmamış Âkif Emre arşivinde yer alan bu röportajlar ilk defa okuyucularımızla buluşuyor. Bir bütün halinde Şubat 2001 röportajlarının önemli bir özelliği de bir davaya, bir ideale sahip olmanın ne demek olduğunu bizzat onu yaşayanların ortaya koymaları, bir hareketin oluş ve yaşayış şartları hakkında teorik söylemlerle değil bizzat hayatın içinden şahitlikler sunuyor olmaları.
Aliya'yı meydana getiren yazılara topluca baktığımızda aslında iki portre ortaya çıkmakta. İlki Aliya'nın ve dava arkadaşlarının portresi. Okurlarımız ilerleyen sayfalarda o portrenin çizimlerini satır satır takip edecekler. İkincisi ise metinleri kaleme alan, röportajlar yapan, sorular soran bir aydın olarak Âkif Emre portresi: O, Aliya'yı ve misyonunu anlamak, okurlarına anlatmak davasının peşini hiç bırakmamış, daima gündemde tutmaya çalışmış; gerek Aliya özelinde, gerekse Bosna ve Balkan coğrafyası ve İslâm davası genelinde daima düşüncelerinin ve yazılarının konusu haline getirmiş bir aydın portesi ortaya koymakta.
“… Aliya'ya karşı hep bir yakınlık duyduk. Onu, ilk ismiyle hitap edecek kadar yakın bildik kendimize… Düşmanlarının bile saygı duyduğu Aliya, kişiliğini besleyen ahlâki ve felsefî temeller çözümlenmeden anlaşılamaz.
Aslında üç farklı düzlemde algılanan bir Aliya tipolojisiyle karşı karşıyayız: Müslüman Boşnakların lideri olarak Aliya, İslâm dünyasının değerlerini savunan Aliya, sergilediği ahlâkî ve ilkeli tutumuyla evrensel değer olarak Aliya…
Dünya hegemonları Bosna'yı stratejik dengelerine kurban etmeyi daha fazla göze alamadılarsa, bunu Aliya'nın bilgece liderliğinde aramak zorundayız. Halkı katliamlara maruz kalırken bile tüm insanlığı âdeta bir erdem sınavından geçirdi Aliya. Dünyanın her köşesindeki insanın kendinden bir parça bulduğu evrensel söylemi geliştirdi.
Bosna'yı özgürlüğüne götüren bir lider olarak, İslâm dünyasıyla paylaştığı ortak değerlerin temsilcisi olarak ve evrensel ölçekte insan olmanın onurunu ahlâkî ve felsefî temelde savunan bir düşünür olarak, Aliya'nın yeniden konuşulması gerekiyor…”