İnsanlığın ezelden ebede yürüyüşündeki tarihsel süreç izlendiğinde görülecektir ki, büyük bir cesaret ve olgunlukla kendisine tevdî edilmiş olan emanet değerini yüklenmiş olan insanoğlu, halihazırdaki Müslüman muhayyilede nisbi olarak hür iradesi elinden alınmış bir varlık olarak resmedilmektedir. Yüce Yaratıcı'nın bidayette sırf özgür irade değerine binaen sorumlu kılmış olduğu insanoğlu, bugün itibariyle mecbûr bir yapıda resmedilmekte, hatta büyük bir övgü içerisinde kendisi için ezelde tayin ve tespit edilmiş olan eylemleri işlemesinin önemi üzerinden taltif edilmektedir. Üstelik de bu anlayış, insanın yaratılış değeri olan kader ve irade kavramları üzerinden işlevsel hale getirilmektedir. Oysaki kendi fiillerinden mutlak manada sorumlu bir varlık değeri üzerinde yaratılmış olan ademoğlu, kişisel sorumluluğu bütünüyle iptal eden bu şekil algılarla yetkisiz ama sorumlu bir varlık derekesine düşürülmüştür.
İnsanlığın ezelden ebede yürüyüşündeki tarihsel süreç izlendiğinde görülecektir ki, büyük bir cesaret ve olgunlukla kendisine tevdî edilmiş olan emanet değerini yüklenmiş olan insanoğlu, halihazırdaki Müslüman muhayyilede nisbi olarak hür iradesi elinden alınmış bir varlık olarak resmedilmektedir. Yüce Yaratıcı'nın bidayette sırf özgür irade değerine binaen sorumlu kılmış olduğu insanoğlu, bugün itibariyle mecbûr bir yapıda resmedilmekte, hatta büyük bir övgü içerisinde kendisi için ezelde tayin ve tespit edilmiş olan eylemleri işlemesinin önemi üzerinden taltif edilmektedir. Üstelik de bu anlayış, insanın yaratılış değeri olan kader ve irade kavramları üzerinden işlevsel hale getirilmektedir. Oysaki kendi fiillerinden mutlak manada sorumlu bir varlık değeri üzerinde yaratılmış olan ademoğlu, kişisel sorumluluğu bütünüyle iptal eden bu şekil algılarla yetkisiz ama sorumlu bir varlık derekesine düşürülmüştür.