Evet, insan kendinde tecelli eden ism-i Basîr'in nuruyla kendini ve sair mahlukatı görür. Fakat insanın görme sıfatına sınır konulmuştur. İnsan, Türkiye'yi görürken Fas'ı göremez. Gaziantep'i görürken İstanbul'u göremez. Gaziantep'in bir ilçesini görürken ötekini göremez. O ilçedeki bir mahalleyi görürken diğerini göremez. Mahalledeki bir binaya dışarıdan bakarken o binanın içini göremez. Evin içindeki bir odada iken duvarın arkasını göremez. Hem toprağı görür; ama aynı anda toprak altındakileri göremez. Belli bir mesafeye kadar eşyayı görür, o sınırdan ötesini göremez. Hem önünü görür, arkasını göremez. Karıncayı görür, lakin o karıncanın içindekileri göremez ve hakeza…
Allah-u Teâlâ ise, bütün kâinatı, kentilyonlarca yıldızları, milyarlarca galaksileri, milyarlarca gezegenleri, bütün dünyayı, tüm ülkeleri, şehirleri, ilçeleri, mahalleleri, binaları, insanları, kapkara gecede, kara taş üzerindeki kapkara bir karıncayı ve o karıncanın içindekini ve hakeza bütün mahlukatı aynı anda eksiksiz, noksansız ve mükemmel bir surette görür.
Evet, O Zât-ı Basîr'in bir mahluku görmesi ötekini görmesine mâni olmaz ve olamaz. Bütün mahlukatı bir tek mahluk gibi kolay ve ekmel bir surette görür. Zerreleri, atomları, molekülleri, hücreleri, dokuları, organları, sistemleri, bitkileri, hayvanları, insanları ve hakeza zerreden yıldızlara, atomdan galaksilere, denizdeki semekten gökteki meleğe kadar her şeyi her an, aynı anda ve mükemmel bir tarzda görür.
Evet, insan kendinde tecelli eden ism-i Basîr'in nuruyla kendini ve sair mahlukatı görür. Fakat insanın görme sıfatına sınır konulmuştur. İnsan, Türkiye'yi görürken Fas'ı göremez. Gaziantep'i görürken İstanbul'u göremez. Gaziantep'in bir ilçesini görürken ötekini göremez. O ilçedeki bir mahalleyi görürken diğerini göremez. Mahalledeki bir binaya dışarıdan bakarken o binanın içini göremez. Evin içindeki bir odada iken duvarın arkasını göremez. Hem toprağı görür; ama aynı anda toprak altındakileri göremez. Belli bir mesafeye kadar eşyayı görür, o sınırdan ötesini göremez. Hem önünü görür, arkasını göremez. Karıncayı görür, lakin o karıncanın içindekileri göremez ve hakeza…
Allah-u Teâlâ ise, bütün kâinatı, kentilyonlarca yıldızları, milyarlarca galaksileri, milyarlarca gezegenleri, bütün dünyayı, tüm ülkeleri, şehirleri, ilçeleri, mahalleleri, binaları, insanları, kapkara gecede, kara taş üzerindeki kapkara bir karıncayı ve o karıncanın içindekini ve hakeza bütün mahlukatı aynı anda eksiksiz, noksansız ve mükemmel bir surette görür.
Evet, O Zât-ı Basîr'in bir mahluku görmesi ötekini görmesine mâni olmaz ve olamaz. Bütün mahlukatı bir tek mahluk gibi kolay ve ekmel bir surette görür. Zerreleri, atomları, molekülleri, hücreleri, dokuları, organları, sistemleri, bitkileri, hayvanları, insanları ve hakeza zerreden yıldızlara, atomdan galaksilere, denizdeki semekten gökteki meleğe kadar her şeyi her an, aynı anda ve mükemmel bir tarzda görür.