“Geçen asrın sonunda Fransa'nın meşhur iç savaştan kendisini kurtarmaya çalıştığı esnada iki adam, iki kardeş ortaya çıktı. Bunlar Michel kardeşler diye bilinen adamlardır. Bunlar o vakit genç, kuvvetli, zekiydiler ve büyük bir gayrete, cürete sahiptiler. Çünkü uzun bir süre boyunca aynı maksada hizmet ederek ondan asla ayrılmamak için pek büyük kuvvete ihtiyaç vardı.
Talih denilen şey her akıl sahibine bir iş vereceği zaman yaptığı gibi bunların da kulaklarına doğru eğilerek:
‘Sizin insanca ameliniz ne olacak? Bu âlemde nasıl bir yük yükleneceksiniz? Altın mı istersiniz? Onun görünüşteki kuvvet ve kudretini mi, onunla meydana gelebilecek geleceği ve aile saadetini mi istersiniz? Yoksa iyilik edebilme kudretini, hemcinsinizin minnet ve teşekkürlerine layık olmayı, fakirler tarafından hürmet gösterilme bahtiyarlığını mı?' diye sordu.
Onlar:
‘Biz altın isteriz, altın! Hep altın isteriz. Altından başka bir şey istemeyiz. Kudret, saadet, her şey ondan ibarettir!' diye cevap verdiler.”
“Geçen asrın sonunda Fransa'nın meşhur iç savaştan kendisini kurtarmaya çalıştığı esnada iki adam, iki kardeş ortaya çıktı. Bunlar Michel kardeşler diye bilinen adamlardır. Bunlar o vakit genç, kuvvetli, zekiydiler ve büyük bir gayrete, cürete sahiptiler. Çünkü uzun bir süre boyunca aynı maksada hizmet ederek ondan asla ayrılmamak için pek büyük kuvvete ihtiyaç vardı.
Talih denilen şey her akıl sahibine bir iş vereceği zaman yaptığı gibi bunların da kulaklarına doğru eğilerek:
‘Sizin insanca ameliniz ne olacak? Bu âlemde nasıl bir yük yükleneceksiniz? Altın mı istersiniz? Onun görünüşteki kuvvet ve kudretini mi, onunla meydana gelebilecek geleceği ve aile saadetini mi istersiniz? Yoksa iyilik edebilme kudretini, hemcinsinizin minnet ve teşekkürlerine layık olmayı, fakirler tarafından hürmet gösterilme bahtiyarlığını mı?' diye sordu.
Onlar:
‘Biz altın isteriz, altın! Hep altın isteriz. Altından başka bir şey istemeyiz. Kudret, saadet, her şey ondan ibarettir!' diye cevap verdiler.”