Günlerdir Sancak bölgesinde bekleşen Fransız aileleri tedirgindiler. Biran önce dönmek istiyorlardı Fransa'ya. Giderken askerlik yapan evlatlarının da gelmelerinden yanaydılar. “Mustafa Kemal sınıra otuz bin asker yığmış, daha önceki savaşta dağdaki çetelerle baş edemeyen askerlerimiz, kocaman orduyla nasıl başa çıkabilir ki? Tekrar savaş başlarsa bu askerlerin hiç biri sağ çıkmaz, tümü kırılırlar” korkusunu taşıyorlardı.
Bir gün topluca garnizon komutanına ziyarete çıktılar. Kalabalıktılar. Çoğunluğu askerlerin anneleri olan kadınlardı. Neredeyse tümü konuşmak istiyorlardı. Konuşurlarken Türk köylerindeki gördükleri misafirperverliği ve ilgiyi anlatıyorlardı. “Bunlardan düşman olmaz, bunlarla savaşılmaz.” diye konuşuyorlardı.
Konuşmaların sonunda resmi görevli sosyolog uzunca bölgenin tarihsel kültürel yapısını, ekonomik ve sosyal boyutunu anlattıktan sonra “Komutanım burada her şey aşure tadında, gök kuşağı rengindedir. Gelin bunların ağzının tadını bozan semayı karartan biz olmayalım.” dedi.
Günlerdir Sancak bölgesinde bekleşen Fransız aileleri tedirgindiler. Biran önce dönmek istiyorlardı Fransa'ya. Giderken askerlik yapan evlatlarının da gelmelerinden yanaydılar. “Mustafa Kemal sınıra otuz bin asker yığmış, daha önceki savaşta dağdaki çetelerle baş edemeyen askerlerimiz, kocaman orduyla nasıl başa çıkabilir ki? Tekrar savaş başlarsa bu askerlerin hiç biri sağ çıkmaz, tümü kırılırlar” korkusunu taşıyorlardı.
Bir gün topluca garnizon komutanına ziyarete çıktılar. Kalabalıktılar. Çoğunluğu askerlerin anneleri olan kadınlardı. Neredeyse tümü konuşmak istiyorlardı. Konuşurlarken Türk köylerindeki gördükleri misafirperverliği ve ilgiyi anlatıyorlardı. “Bunlardan düşman olmaz, bunlarla savaşılmaz.” diye konuşuyorlardı.
Konuşmaların sonunda resmi görevli sosyolog uzunca bölgenin tarihsel kültürel yapısını, ekonomik ve sosyal boyutunu anlattıktan sonra “Komutanım burada her şey aşure tadında, gök kuşağı rengindedir. Gelin bunların ağzının tadını bozan semayı karartan biz olmayalım.” dedi.