Esadullah Ahundov, çekirdekten kuyumcu, Baku'de Bolşevik Parti'nin ilk kayıtlı üyesi; Mehmet Emin Resulzade, gazeteci, Musavat Partisi'nin başkanı; Ejder Babazade, durmadan savaşan ve tutuklanan, sonunda canın kurtarmak için özlemini çektiği Türkiye'ye kaçan, yazarın babası; Tagi Babazade, bir kere Hamlet'i oynayıp o rolü hayatı boyunca sürdüren, yazarın amcası; Mirza Bala, Musavat Partisi'nin gizli teşkilatının başındaki adam son olarak Koba, yani nam-ı diğer Stalin. Azerbaycan; türkülerine bunca yakın, tarihine ise onca uzak olduğumuz ülke. "Ulusların zindancısı, jandarması ve celladı" olarak tarihe geçen yeni Sovyet rejiminin 1917'de bir devrimci ayaklanma sonucunda yıkılmasıyla, yeni Sovyet rejminin himayesinde kurulan bir halk cumhuriyeti. Sonra da, gölgesinde kaldığı Sovyetler'in devasa sorunlarının bedelini kendi canlarıyla, ailelerinin parçalanışıyla, sürgünlerde dağılarak ödemek zorunda kalan insanların diyarı. Bugün adına Azerbaycan denilen yer, o zamanlar adsız, topraklarında barınan topluluk ise kimliksizken bu hareketin neresinde yer alıyordu? Azerbaycan, devrimden sonraki olayların gidişatını kendi arzu ettiği biçimde yönlendirebilmiş miydi? Peki Sovyet yönetimi, devrim hareketi hep bir Rus Devrimi sayılsa, başarısı ve zaferi de hep Rus işçi sınıfının hanesine kaydedilse bile, devrimde ortak payı olan tutsak uluslara karşı taahhütlerini yerine getirmiş miydi? Ne yazık ki her şey hayal edildiği gibi gitmedi, bir sürü ideal zaman içinde reel gerçekler adına feda edildi. Devrim'in rüzgarıyla kurulan Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti de kısa bir süre sonra Sovyetleştirildi ve bağımsızlık yanlıları öldürüldü. Bir sürü insan kişisel trajedilerle savaşlarda, mahkemelerde, sürgünlerde can verdi. Aileler parçalandı, kaderler dağıldı ve sonuçta insanlık, varoluşunun en büyük fırsatlarından birini kaçırdı. Amcam Hamlet, bir yanıyla kuruluşu Sovyet Devrimi'nin gölgesinde kalan bir ulusun tarihi, bir yanıyla da canını kurtarmak için ülkesinden kaçmak zorunda kalan insanlardan birisinin, yazarın babası Ejder Babazade'nin romanıdır.
Esadullah Ahundov, çekirdekten kuyumcu, Baku'de Bolşevik Parti'nin ilk kayıtlı üyesi; Mehmet Emin Resulzade, gazeteci, Musavat Partisi'nin başkanı; Ejder Babazade, durmadan savaşan ve tutuklanan, sonunda canın kurtarmak için özlemini çektiği Türkiye'ye kaçan, yazarın babası; Tagi Babazade, bir kere Hamlet'i oynayıp o rolü hayatı boyunca sürdüren, yazarın amcası; Mirza Bala, Musavat Partisi'nin gizli teşkilatının başındaki adam son olarak Koba, yani nam-ı diğer Stalin. Azerbaycan; türkülerine bunca yakın, tarihine ise onca uzak olduğumuz ülke. "Ulusların zindancısı, jandarması ve celladı" olarak tarihe geçen yeni Sovyet rejiminin 1917'de bir devrimci ayaklanma sonucunda yıkılmasıyla, yeni Sovyet rejminin himayesinde kurulan bir halk cumhuriyeti. Sonra da, gölgesinde kaldığı Sovyetler'in devasa sorunlarının bedelini kendi canlarıyla, ailelerinin parçalanışıyla, sürgünlerde dağılarak ödemek zorunda kalan insanların diyarı. Bugün adına Azerbaycan denilen yer, o zamanlar adsız, topraklarında barınan topluluk ise kimliksizken bu hareketin neresinde yer alıyordu? Azerbaycan, devrimden sonraki olayların gidişatını kendi arzu ettiği biçimde yönlendirebilmiş miydi? Peki Sovyet yönetimi, devrim hareketi hep bir Rus Devrimi sayılsa, başarısı ve zaferi de hep Rus işçi sınıfının hanesine kaydedilse bile, devrimde ortak payı olan tutsak uluslara karşı taahhütlerini yerine getirmiş miydi? Ne yazık ki her şey hayal edildiği gibi gitmedi, bir sürü ideal zaman içinde reel gerçekler adına feda edildi. Devrim'in rüzgarıyla kurulan Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti de kısa bir süre sonra Sovyetleştirildi ve bağımsızlık yanlıları öldürüldü. Bir sürü insan kişisel trajedilerle savaşlarda, mahkemelerde, sürgünlerde can verdi. Aileler parçalandı, kaderler dağıldı ve sonuçta insanlık, varoluşunun en büyük fırsatlarından birini kaçırdı. Amcam Hamlet, bir yanıyla kuruluşu Sovyet Devrimi'nin gölgesinde kalan bir ulusun tarihi, bir yanıyla da canını kurtarmak için ülkesinden kaçmak zorunda kalan insanlardan birisinin, yazarın babası Ejder Babazade'nin romanıdır.