Osmanlının son 50-60 yılında yaşanan ve devletin yıkımıyla sonuçlanan bu büyük faciaların sebeplerinin başında ‘perdeleyici tarih' anlayışının doğurduğu ayrıştırıcı, diğer Müslüman kavimleri küçümseyici zihniyet yatmaktadır.Bu ayrıştırıcı, perdeleyici tarih yazıcılığı hala devam etmektedir.Bunun sonucu olarak ta Selçuklu öncesi Anadolu'da yapılan fetihler gözden kaçırılmakta hatta bazen tersyüz edilmektedir. Dolayısıyla bu anlayışın sonucu olarak kavim kavim, bölge bölge hatta daha küçük gruplar olarak ayrışmışız... Bundan daha kötüsü olarak kendimiz- Türklerin- dışındaki Müslümanlara tekebbürle, tepeden bakıyoruz! Fakat tekebbürün sonucu yalnızlık, yalnızlığın sonucu zafiyet, zafiyetin sonucu olarak ta zahiri gücü elinde bulunduran Amerika ve Avrupa gibi batılı güçler karşısında kendimizi ezik, onları da üstün(!) görerek hayranlık duyuyoruz... Gelinen nokta maalesef budur!Bugün ki 7,5 milyar dünya nüfusunun açık güç merkezleri; ABD, Avrupa, Rusya, Çin, (Hindistan) her biri, yaklaşık yarım milyarla 1.5 milyarlık nüfuslara dayanarak hareket ederken ve daha vahimi, bunların hepsini amacı istikametinde perde arkasından yönlendirebilen ırkçı Siyonizm varken, bizim de TÜRKİYE olarak, bunların karşısında hakiki güç merkezi olabilmemiz için, milyarlık nüfusa istinat edecek-dayanacak yol bulmamız şarttır. İşte bu şartın bir gereği olarak Ümmet birliği şuurunu geliştirmeye mecburuz.Bunun birinci adımı da; Anadolu'nun fütuhatında biz Türklerin dışında vaktiyle emeği geçmiş olan diğer Müslüman toplulukların, kavimlerin yaptıkları hizmet ve fedakârlıkları bilmemiz ve zihin dünyamızda bu hakkı teslim etmemizdir. Böylece, Müslüman kavimler olarak birbirimize tekebbürle değil kardeşçe bakmasını başaracağız...Nihayet Selçukluda, Osmanlıda var olan birlik anlayışı yeniden tesis olunacaktır.Bunun gerçekleşebilmesi için de gerçek tarihin önümüze konulması, yani perdeleyici tarihin perdesinin aralanması lazım. İnşallah bu kısa çalışmamızla perdeyi kısmen de olsa aralamış oluruz.
Osmanlının son 50-60 yılında yaşanan ve devletin yıkımıyla sonuçlanan bu büyük faciaların sebeplerinin başında ‘perdeleyici tarih' anlayışının doğurduğu ayrıştırıcı, diğer Müslüman kavimleri küçümseyici zihniyet yatmaktadır.Bu ayrıştırıcı, perdeleyici tarih yazıcılığı hala devam etmektedir.Bunun sonucu olarak ta Selçuklu öncesi Anadolu'da yapılan fetihler gözden kaçırılmakta hatta bazen tersyüz edilmektedir. Dolayısıyla bu anlayışın sonucu olarak kavim kavim, bölge bölge hatta daha küçük gruplar olarak ayrışmışız... Bundan daha kötüsü olarak kendimiz- Türklerin- dışındaki Müslümanlara tekebbürle, tepeden bakıyoruz! Fakat tekebbürün sonucu yalnızlık, yalnızlığın sonucu zafiyet, zafiyetin sonucu olarak ta zahiri gücü elinde bulunduran Amerika ve Avrupa gibi batılı güçler karşısında kendimizi ezik, onları da üstün(!) görerek hayranlık duyuyoruz... Gelinen nokta maalesef budur!Bugün ki 7,5 milyar dünya nüfusunun açık güç merkezleri; ABD, Avrupa, Rusya, Çin, (Hindistan) her biri, yaklaşık yarım milyarla 1.5 milyarlık nüfuslara dayanarak hareket ederken ve daha vahimi, bunların hepsini amacı istikametinde perde arkasından yönlendirebilen ırkçı Siyonizm varken, bizim de TÜRKİYE olarak, bunların karşısında hakiki güç merkezi olabilmemiz için, milyarlık nüfusa istinat edecek-dayanacak yol bulmamız şarttır. İşte bu şartın bir gereği olarak Ümmet birliği şuurunu geliştirmeye mecburuz.Bunun birinci adımı da; Anadolu'nun fütuhatında biz Türklerin dışında vaktiyle emeği geçmiş olan diğer Müslüman toplulukların, kavimlerin yaptıkları hizmet ve fedakârlıkları bilmemiz ve zihin dünyamızda bu hakkı teslim etmemizdir. Böylece, Müslüman kavimler olarak birbirimize tekebbürle değil kardeşçe bakmasını başaracağız...Nihayet Selçukluda, Osmanlıda var olan birlik anlayışı yeniden tesis olunacaktır.Bunun gerçekleşebilmesi için de gerçek tarihin önümüze konulması, yani perdeleyici tarihin perdesinin aralanması lazım. İnşallah bu kısa çalışmamızla perdeyi kısmen de olsa aralamış oluruz.