Bilimin yön verdiği dünyada, dünyanın hızına yetişmekte hep tökezleyen bir ülkenin, bilimsel akılla sorgulayan bir yazarı İlhan Küçükbiçmen.
Alev Alev adlı ikinci kitabının ardından, bu kez Anadolu coğrafyasında, bilimin yükselişi ve düşüşüne mercek tutuyor, tarih sayfalarında bilimin adım adım izini sürüyor ve tüm bu tarihsel değerlendirmeyi, Batı medeniyeti ile karşılaştırmalı bir perspektifle okura sunuyor.
Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri, uygarlığa, akla, bilime, ilerlemeye dair kapsamlı içeriğiyle, hem bilim tarihine hem de Anadolu'nun dününe ve bugününe ilgi duyan her okurun kütüphanesinde yer bulmayı hak ediyor.
“Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri, eminim gelecekte siz değerli okurlarımın çocuklarına, hatta torunlarına bırakabileceği eşsiz bir “başvuru ve özeleştiri” kitabı olacaktır.
Hadi öyleyse, çekinik durmayın. Yaklaşın… Yaklaşın biraz… Alın elinize “Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri”ni, koyulun yola... Şaka yapmıyorum, kitabı okurken (hayali de olsa) zaman zaman size uzatacağım çuvaldızları lütfen önce kendinize batırın. Batırın, batırın korkmayın, benim gibi sizin de canınız acısın biraz. Belki bu acıyla kitabın sonunda, gelecek kuşaklara, yutkunarak söyleyeceğiniz bir şeyler bulabilirsiniz. Bulmalısınız da…
Sevgi ve saygılarımla...”
Bilimin yön verdiği dünyada, dünyanın hızına yetişmekte hep tökezleyen bir ülkenin, bilimsel akılla sorgulayan bir yazarı İlhan Küçükbiçmen.
Alev Alev adlı ikinci kitabının ardından, bu kez Anadolu coğrafyasında, bilimin yükselişi ve düşüşüne mercek tutuyor, tarih sayfalarında bilimin adım adım izini sürüyor ve tüm bu tarihsel değerlendirmeyi, Batı medeniyeti ile karşılaştırmalı bir perspektifle okura sunuyor.
Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri, uygarlığa, akla, bilime, ilerlemeye dair kapsamlı içeriğiyle, hem bilim tarihine hem de Anadolu'nun dününe ve bugününe ilgi duyan her okurun kütüphanesinde yer bulmayı hak ediyor.
“Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri, eminim gelecekte siz değerli okurlarımın çocuklarına, hatta torunlarına bırakabileceği eşsiz bir “başvuru ve özeleştiri” kitabı olacaktır.
Hadi öyleyse, çekinik durmayın. Yaklaşın… Yaklaşın biraz… Alın elinize “Anadolu'da Bilimin Ayak İzleri”ni, koyulun yola... Şaka yapmıyorum, kitabı okurken (hayali de olsa) zaman zaman size uzatacağım çuvaldızları lütfen önce kendinize batırın. Batırın, batırın korkmayın, benim gibi sizin de canınız acısın biraz. Belki bu acıyla kitabın sonunda, gelecek kuşaklara, yutkunarak söyleyeceğiniz bir şeyler bulabilirsiniz. Bulmalısınız da…
Sevgi ve saygılarımla...”