Pencere diyordum; sedir, yastık ve iç
küpeşte... Annem dayar dirseğini
yastığa, yüzünü avucuna bırakır krem
boyalı yıpranmış pencereden; ilk yaz
yağmurlarını, ilk karı; sonra baharla yeşile
bürünen bahçesini, pencereyi zorlayan
kayısı ağacının çiçeklenmesini; yıllardır
aynı minval üzere seyredip durduğunu
unutur gibi olur "Rabbim ömür verirse..."
diye yeni düşler kurar.
O da biliyor ki sokak ne eski sokak, ne
bahçe eski bahçedir. Artık falan geçti mi?
filan geçti mi? demiyor. Donuk gözlerle iç
çekişinden anlıyorum ki içinden, "Benden
başka kim kaldı ki?" diyor.
Pencere diyordum; sedir, yastık ve iç
küpeşte... Annem dayar dirseğini
yastığa, yüzünü avucuna bırakır krem
boyalı yıpranmış pencereden; ilk yaz
yağmurlarını, ilk karı; sonra baharla yeşile
bürünen bahçesini, pencereyi zorlayan
kayısı ağacının çiçeklenmesini; yıllardır
aynı minval üzere seyredip durduğunu
unutur gibi olur "Rabbim ömür verirse..."
diye yeni düşler kurar.
O da biliyor ki sokak ne eski sokak, ne
bahçe eski bahçedir. Artık falan geçti mi?
filan geçti mi? demiyor. Donuk gözlerle iç
çekişinden anlıyorum ki içinden, "Benden
başka kim kaldı ki?" diyor.