Yine havalandırma saati geldi. Hayır, bugün saçmalamayacaktı. Çömelmek istemeyecekti. Gökyüzüyle sevişmeyi reddedecekti. Zeynep'i üzmeyecekti. Özgürlük bir düş değil artık, havalandırmaya gerek yok, gökyüzü hep var, prova bitti, oyun başladı...
Yürüdüler. Yürüdüler, ama uzaklaşmadılar. Gösterişsiz ama vazgeçilmez kahve, uzak durana yüz vermeyen soba, sımsıcak sohbet, sıcacık çay, simitçi, simit, deniz, martılar, martı... Hepsini bıraktılar, ama yanlarında da götürdüler, hepsinden ayrıldılar, ama onlarla da kaldılar.
Tansel, bir başka boyutun varlığını o an keşfetti... Şimdiki zamandaydı bu boyut. Ayrılıkla başlayan öyle bir zaman dilimi vardı ki insan hayatında, zaman hem ileriye, hem geriye doğru akıyordu. Geçmişe bakarak ileri, geleceğe bakarak geri sayıyordu insan.
Yukarıya, sonsuz paylaşımları, ama sonsuz bencillikleri çerçevleyen gökyüzüne baktı. Fırlattı attı kartı. O güzelim erkek çocuğu, kocaman ağaçlar, upuzun çimler, köpek ve o masum kız bebeği aşağı yuvarlandı.
Kahveyi bitirinci kadını aradı. Aylar sonra ilk konuşma. Köpüksüz. Şekeri ayarsız. İçilmesi zor. Bulanık. Dipte kalanlar harekete geçebilir. Yıka gitsin. Hayır, onları da ye! Canın yine kahve istesin! Olmaz. Onlar çok zararlı. Kapat! Kahve tapağının üzerine değil. O kahvede gelecek görünmüyor artık. Taşırma sabrı. Ateş söndü artık. Bir daha taşmaz. Belli olmaz.
Yine havalandırma saati geldi. Hayır, bugün saçmalamayacaktı. Çömelmek istemeyecekti. Gökyüzüyle sevişmeyi reddedecekti. Zeynep'i üzmeyecekti. Özgürlük bir düş değil artık, havalandırmaya gerek yok, gökyüzü hep var, prova bitti, oyun başladı...
Yürüdüler. Yürüdüler, ama uzaklaşmadılar. Gösterişsiz ama vazgeçilmez kahve, uzak durana yüz vermeyen soba, sımsıcak sohbet, sıcacık çay, simitçi, simit, deniz, martılar, martı... Hepsini bıraktılar, ama yanlarında da götürdüler, hepsinden ayrıldılar, ama onlarla da kaldılar.
Tansel, bir başka boyutun varlığını o an keşfetti... Şimdiki zamandaydı bu boyut. Ayrılıkla başlayan öyle bir zaman dilimi vardı ki insan hayatında, zaman hem ileriye, hem geriye doğru akıyordu. Geçmişe bakarak ileri, geleceğe bakarak geri sayıyordu insan.
Yukarıya, sonsuz paylaşımları, ama sonsuz bencillikleri çerçevleyen gökyüzüne baktı. Fırlattı attı kartı. O güzelim erkek çocuğu, kocaman ağaçlar, upuzun çimler, köpek ve o masum kız bebeği aşağı yuvarlandı.
Kahveyi bitirinci kadını aradı. Aylar sonra ilk konuşma. Köpüksüz. Şekeri ayarsız. İçilmesi zor. Bulanık. Dipte kalanlar harekete geçebilir. Yıka gitsin. Hayır, onları da ye! Canın yine kahve istesin! Olmaz. Onlar çok zararlı. Kapat! Kahve tapağının üzerine değil. O kahvede gelecek görünmüyor artık. Taşırma sabrı. Ateş söndü artık. Bir daha taşmaz. Belli olmaz.