“Şimdi ben, hayatın bana yeniden değdiği bu yeryüzünde, senin ve benim ve bütün iyi kadınların ışığıyla yaşıyorum. Kederden kahkahaya, aklın öğüdünden kalbin fısıltısına ve felsefeden kahve falına bir serçe hafifliğiyle geçiveren bir kadın-hayatı, çiçeklerden ördüğümüz bir taç gibi taşıyorum başımın üzerinde. Kendi adıma, senin adına, hepimiz adına.
Birinin sevgisi, merhameti, öfkesi, aşkı, arzusu, şefkati gerekmiyor bana. Binlerce yıldır boşlukta dönüp duran bu yıldızlı kürede eğer hâlâ varsa sevgi, merhamet ve aşk ve şefkat, bunları bizim taşıyıp getirdiğimizi biliyorum.
Sen benim anayurdumdun anne. Şimdi yoksun. Anayurdum yok. Köklerim ve yurdum sende değil, bıraktığım şehirde değil, çocukluğumun bahçesinde, genç kızlığımın bulvarlarında değil.
Anayurdum anne, kendi kalbimde, artık sen olmaktan çıkan kadın-ömürlere vefanın içinde köklerim.
Beni bırakıp gittiğin yerde, seni buldum anne. Seni bulduğum yerde kendimi.”
“Şimdi ben, hayatın bana yeniden değdiği bu yeryüzünde, senin ve benim ve bütün iyi kadınların ışığıyla yaşıyorum. Kederden kahkahaya, aklın öğüdünden kalbin fısıltısına ve felsefeden kahve falına bir serçe hafifliğiyle geçiveren bir kadın-hayatı, çiçeklerden ördüğümüz bir taç gibi taşıyorum başımın üzerinde. Kendi adıma, senin adına, hepimiz adına.
Birinin sevgisi, merhameti, öfkesi, aşkı, arzusu, şefkati gerekmiyor bana. Binlerce yıldır boşlukta dönüp duran bu yıldızlı kürede eğer hâlâ varsa sevgi, merhamet ve aşk ve şefkat, bunları bizim taşıyıp getirdiğimizi biliyorum.
Sen benim anayurdumdun anne. Şimdi yoksun. Anayurdum yok. Köklerim ve yurdum sende değil, bıraktığım şehirde değil, çocukluğumun bahçesinde, genç kızlığımın bulvarlarında değil.
Anayurdum anne, kendi kalbimde, artık sen olmaktan çıkan kadın-ömürlere vefanın içinde köklerim.
Beni bırakıp gittiğin yerde, seni buldum anne. Seni bulduğum yerde kendimi.”