Kitap, Antakya ağzı ile yazılmış kısa hikayelerden oluşmaktadır. Kitabın başlangıcında dil, lehçe ve ağız ile ilgili kısa bilgiler verilmiş, Antakya ağzını oluşturan sesler ve kelime yapısıyla ilgili anlatımlar yapılmıştır.
Kitapta, Deli Hösün hayali kahramanı etrafında gelişen kısa hikayelerde, Antakya'nın 1960'lı, 70'li yıllarına ait renkli yaşantısı, insanları, yemekleri ve ünlü mekanları anlatılmaktadır.
Yazar, giriş bölümünde şöyle diyor: Deli Hösün'ü yazarken Antakya ağzının yanında Antakya'nın 60'lı yıllarını, renkli yaşantısını, insanlarını ve mekânlarını yeni nesile aktarmak, eskilerin de anılarını bir nebze yeşertmek istedim. Malum, nesil değiştikçe 40-50 yıl öncesinin ağzı giderek standart konuşma diline dönüşüyor. Gençler artık babaları, dedeleri, nineleri gibi konuşmuyor. Eski insanlar, eski adetler ve eski mekanlar artık oldukça geride kaldı; kimileri ise yok oldular.
Teknolojinin ve yüksek yaşam standartlarının tüm nimetlerinden yararlanıyor olsak ta, içinde bulunduğumuz hayat şartları dolayısıyla eskinin o sade ve doğal yaşantısı belleğimizin bir köşesinden sıyrılıp, zaman zaman özlemimiz olarak gözlerimizin önüne geliyor. Neredeyse doğal hiçbir şeyin kalmadığı, günlük hayatımıza çok şey katsa da teknolojinin aslında bizlere neleri kaybettirdiğinin farkına geç te olsa vardığımız yaşantımızda, eski günlerin o saf, basit ve samimi yaşantısından hafızamızın bir köşesinde kalakalmış anılarımız canlandığında, yüzümüzde beliren tebessüm “keşke”lerimizi ifade etmeye başladıysa, Deli Hösün orada bir yerlerde, Antakya'da hala yaşıyor…
Kitap, Antakya ağzı ile yazılmış kısa hikayelerden oluşmaktadır. Kitabın başlangıcında dil, lehçe ve ağız ile ilgili kısa bilgiler verilmiş, Antakya ağzını oluşturan sesler ve kelime yapısıyla ilgili anlatımlar yapılmıştır.
Kitapta, Deli Hösün hayali kahramanı etrafında gelişen kısa hikayelerde, Antakya'nın 1960'lı, 70'li yıllarına ait renkli yaşantısı, insanları, yemekleri ve ünlü mekanları anlatılmaktadır.
Yazar, giriş bölümünde şöyle diyor: Deli Hösün'ü yazarken Antakya ağzının yanında Antakya'nın 60'lı yıllarını, renkli yaşantısını, insanlarını ve mekânlarını yeni nesile aktarmak, eskilerin de anılarını bir nebze yeşertmek istedim. Malum, nesil değiştikçe 40-50 yıl öncesinin ağzı giderek standart konuşma diline dönüşüyor. Gençler artık babaları, dedeleri, nineleri gibi konuşmuyor. Eski insanlar, eski adetler ve eski mekanlar artık oldukça geride kaldı; kimileri ise yok oldular.
Teknolojinin ve yüksek yaşam standartlarının tüm nimetlerinden yararlanıyor olsak ta, içinde bulunduğumuz hayat şartları dolayısıyla eskinin o sade ve doğal yaşantısı belleğimizin bir köşesinden sıyrılıp, zaman zaman özlemimiz olarak gözlerimizin önüne geliyor. Neredeyse doğal hiçbir şeyin kalmadığı, günlük hayatımıza çok şey katsa da teknolojinin aslında bizlere neleri kaybettirdiğinin farkına geç te olsa vardığımız yaşantımızda, eski günlerin o saf, basit ve samimi yaşantısından hafızamızın bir köşesinde kalakalmış anılarımız canlandığında, yüzümüzde beliren tebessüm “keşke”lerimizi ifade etmeye başladıysa, Deli Hösün orada bir yerlerde, Antakya'da hala yaşıyor…