Bu kitabın ilk baskısı için yazdığımız önsözde dile getirdiğimiz üzere Molla Sadrâ ,varlık olması açısından varlığın ilkelerini Tanrı ve âhiret konularına başarıyla uygular. Aynı zamanda o, Allah'ın varlığını ispat etmek ve âhiret meselelerini aklî olarak izah etmek için yaptığı açıklamalarla kelâmın felsefeye yakınlaşmasına gayret eder. Ancak bugün gelinen noktada Doğu ve Batı'da dini meselelerin aklî ve rasyonel izahlarının yapılması artık bir zorunluluktur. Bırakalım üniversiteleri liselerde hatta ortaokullarda okuyan öğrenciler dini konularda çeşitli seviyelerde aklî sorular sormaktadır. Örneğin Tanrı varsa niçin görünmemektedir? Tanrı kötülüğün olmadığı bir evreni yaratamaz mıydı? O, bütün merhametine rağmen niçin cehennemi yaratmıştır? Niye imtihan edilmekteyiz? Bu dünyada cenneti yaşasaydık olmaz mıydı? Mahşerde tartılar kurulup hesap ve sorgu yapıldıktan sonra sırat köprüsünden geçmek ne anlama gelmektedir? Bazı gençler amel defterlerini, bu defterlerin yazımından kastın ne olduğunu, cennet ve cehennemin mâhiyetini merak etmekte dahası cehennemde niçin ebediyen kalındığını sorgulamaktadır. Hâsılı gençler bütün bir Tanrı ve âhiret bilimin kendilerine makul bir şekilde anlatılmasını beklemektedir. İşte bu kitap yapılabilecek makul anlatılar için bir örnek mahiyetindedir. Tâbi ki makul anlatının ölçüsü inanca uyum, kanaati destekleme ve zannı güçlendirme değil hakka ve gerçeğe uygunluk olmalıdır. Bu açıdan bir soruya verilen küçük bir cevabın bütün dini yapıyla bağlantılı olduğu söylenebilir. Sorulan her soru önemli olmakla birlikte bütün bir dini anlayışın aklî temele oturtulmaması nedeniyle beklenen iyileşmelerin ve genç zihinlerin doyurulmasının mümkün olmadığı görünmektedir
Bu kitabın ilk baskısı için yazdığımız önsözde dile getirdiğimiz üzere Molla Sadrâ ,varlık olması açısından varlığın ilkelerini Tanrı ve âhiret konularına başarıyla uygular. Aynı zamanda o, Allah'ın varlığını ispat etmek ve âhiret meselelerini aklî olarak izah etmek için yaptığı açıklamalarla kelâmın felsefeye yakınlaşmasına gayret eder. Ancak bugün gelinen noktada Doğu ve Batı'da dini meselelerin aklî ve rasyonel izahlarının yapılması artık bir zorunluluktur. Bırakalım üniversiteleri liselerde hatta ortaokullarda okuyan öğrenciler dini konularda çeşitli seviyelerde aklî sorular sormaktadır. Örneğin Tanrı varsa niçin görünmemektedir? Tanrı kötülüğün olmadığı bir evreni yaratamaz mıydı? O, bütün merhametine rağmen niçin cehennemi yaratmıştır? Niye imtihan edilmekteyiz? Bu dünyada cenneti yaşasaydık olmaz mıydı? Mahşerde tartılar kurulup hesap ve sorgu yapıldıktan sonra sırat köprüsünden geçmek ne anlama gelmektedir? Bazı gençler amel defterlerini, bu defterlerin yazımından kastın ne olduğunu, cennet ve cehennemin mâhiyetini merak etmekte dahası cehennemde niçin ebediyen kalındığını sorgulamaktadır. Hâsılı gençler bütün bir Tanrı ve âhiret bilimin kendilerine makul bir şekilde anlatılmasını beklemektedir. İşte bu kitap yapılabilecek makul anlatılar için bir örnek mahiyetindedir. Tâbi ki makul anlatının ölçüsü inanca uyum, kanaati destekleme ve zannı güçlendirme değil hakka ve gerçeğe uygunluk olmalıdır. Bu açıdan bir soruya verilen küçük bir cevabın bütün dini yapıyla bağlantılı olduğu söylenebilir. Sorulan her soru önemli olmakla birlikte bütün bir dini anlayışın aklî temele oturtulmaması nedeniyle beklenen iyileşmelerin ve genç zihinlerin doyurulmasının mümkün olmadığı görünmektedir