Acı, onu araştıran ve anlayan herkes için muhteşem bir bilgidir. Acı, yaşama ve yaşadıklarımıza verdiğimiz değeri gösterir. Bir terapi oturumunda ağlayan eşinin gözyaşlarına hiçbir anlam veremediğini söyleyen ve "Ben hiç ağlamadım," diye övünen birine, "Sizin için çok üzüldüm," demiştim. "Niye?" diye sorduğunda ise, "İnsanın yaşamında ağlayacak kadar değer verdiği hiçbir şeyin olmaması çok acı verici de ondan," dediğimi hatırlıyorum.
Neredeyse, "Çözüm yoksa sorun da yoktur," biçimindeki aşırı pragmatik bir anlayışın pompalandığı bir dünyada, kim acıyı derinlemesine incelemek ve gösterdiği adresi bulmak ister ki? Acı, yaşamın kaçınılmazlarından biridir. Bu kitabın sadakatsizliğe ayrılan bölümü, kendi acısından öğrenmeyi ve anlam çıkarmayı amaçlayan insanlar için yazılmıştır... Araştırmalar, eşlerin büyük bir kısmının sadakatsizlikle karşılaştıkları takdirde tereddütsüz, evliliklerini bitireceklerini dile getirdiklerini ortaya koymuştur. Ancak, gerçek yaşamda çiftlerin yüzde 60 ile yüzde 75'i sadakatsizliğe rağmen evliliklerine devam etmektedirler. Sadakatsizlik her koşulda evliliğin sonlanmasına neden olmalı mıdır? Sadakatsizlik sonrasında birlikte yaşamaya karar veren çiftlerde güven ve sevgi üzerine kurulu bir beraberlik yeniden oluşturulabilir mi? Bu kitapta, sadakatsizlik acısına rağmen birlikte kalmaya karar veren eşlerin, güveni yeniden oluşturabilmeleri için geçmeleri beklenen üç aşamalı süreç, detaylarıyla aktarılmıştır. Amaç, çiftlere kendi kendilerine yardım etmeyi öğretmek ve acılarında anlam bulmalarında rehberlik sağlamak olmuştur.
İnsan yaşamının vazgeçilmez bir yanılsaması olan aşk ve neredeyse felaket sayılabilecek olumsuz sonuçlarına rağmen halen dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu olarak ayakta kalmayı başaran evlilik de, bu kitabın temel konularından bazılarıdır. Evlilik, bugün birçok ülkede kendisine yatırım yapanların neredeyse yarısını hayal kırıklığına uğratan ve iflas ettiren bir kurumdur. Başka bir deyişle istatistikler, birçok ülkede iki evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığını göstermektedir. Eğer bu istatistikler, yapacağınız evlilikle ilgili değil de, bir iş ortaklığı ile ilgili olsaydı, yani istatistiklerine çok güvendiğiniz bir arkadaşınız, yapacağınız iş ortaklığınızın yürüme şansının yalnızca yüzde 50 olduğunu söyleseydi tüm varlığınızı hala bu ortaklığa yatırır mıydınız? Bu kitabın bir bölümü de böylesi bir davranışı daha iyi anlamaya ve evliliklerin daha sağlıklı yürütülebilmesi yönünden yapılması gerekenlere ilişkin görüşlere ayrılmıştır.
Acı, onu araştıran ve anlayan herkes için muhteşem bir bilgidir. Acı, yaşama ve yaşadıklarımıza verdiğimiz değeri gösterir. Bir terapi oturumunda ağlayan eşinin gözyaşlarına hiçbir anlam veremediğini söyleyen ve "Ben hiç ağlamadım," diye övünen birine, "Sizin için çok üzüldüm," demiştim. "Niye?" diye sorduğunda ise, "İnsanın yaşamında ağlayacak kadar değer verdiği hiçbir şeyin olmaması çok acı verici de ondan," dediğimi hatırlıyorum.
Neredeyse, "Çözüm yoksa sorun da yoktur," biçimindeki aşırı pragmatik bir anlayışın pompalandığı bir dünyada, kim acıyı derinlemesine incelemek ve gösterdiği adresi bulmak ister ki? Acı, yaşamın kaçınılmazlarından biridir. Bu kitabın sadakatsizliğe ayrılan bölümü, kendi acısından öğrenmeyi ve anlam çıkarmayı amaçlayan insanlar için yazılmıştır... Araştırmalar, eşlerin büyük bir kısmının sadakatsizlikle karşılaştıkları takdirde tereddütsüz, evliliklerini bitireceklerini dile getirdiklerini ortaya koymuştur. Ancak, gerçek yaşamda çiftlerin yüzde 60 ile yüzde 75'i sadakatsizliğe rağmen evliliklerine devam etmektedirler. Sadakatsizlik her koşulda evliliğin sonlanmasına neden olmalı mıdır? Sadakatsizlik sonrasında birlikte yaşamaya karar veren çiftlerde güven ve sevgi üzerine kurulu bir beraberlik yeniden oluşturulabilir mi? Bu kitapta, sadakatsizlik acısına rağmen birlikte kalmaya karar veren eşlerin, güveni yeniden oluşturabilmeleri için geçmeleri beklenen üç aşamalı süreç, detaylarıyla aktarılmıştır. Amaç, çiftlere kendi kendilerine yardım etmeyi öğretmek ve acılarında anlam bulmalarında rehberlik sağlamak olmuştur.
İnsan yaşamının vazgeçilmez bir yanılsaması olan aşk ve neredeyse felaket sayılabilecek olumsuz sonuçlarına rağmen halen dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu olarak ayakta kalmayı başaran evlilik de, bu kitabın temel konularından bazılarıdır. Evlilik, bugün birçok ülkede kendisine yatırım yapanların neredeyse yarısını hayal kırıklığına uğratan ve iflas ettiren bir kurumdur. Başka bir deyişle istatistikler, birçok ülkede iki evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığını göstermektedir. Eğer bu istatistikler, yapacağınız evlilikle ilgili değil de, bir iş ortaklığı ile ilgili olsaydı, yani istatistiklerine çok güvendiğiniz bir arkadaşınız, yapacağınız iş ortaklığınızın yürüme şansının yalnızca yüzde 50 olduğunu söyleseydi tüm varlığınızı hala bu ortaklığa yatırır mıydınız? Bu kitabın bir bölümü de böylesi bir davranışı daha iyi anlamaya ve evliliklerin daha sağlıklı yürütülebilmesi yönünden yapılması gerekenlere ilişkin görüşlere ayrılmıştır.