Türk siyasal yaşantısındaki en kült kavramlardan biri de hiç kuşkusuz "devlet" kavramıdır. Devlet, tarih boyunca kurulmuş Türk devletlerinin sayısı ile Türk insanının hem övünç duyduğu hem de uğruna feda olunması gereken bir varlık olmuştur. Ancak bu düşünce, Türk siyasal kültüründe en merkezi temayı oluştururken, birey, topluluk, sosyal grup, bireysel hak ve özgürlükler gibi kavramların önemli ölçüde arka plana itilmesine neden olmuştur.
Siyasal kültürümüz Türk insanının biricik vazifesi olarak devletini omuzunda taşımasını sağlamakla kalmamış; aynı zamanda devleti soyut, metafiziksel ve aşkın bir varlık haline dönüştürmüştür. "Gökte allah, yerde devletimiz" ifadesi devleti somut, kurumsal bir yapı olmaktan çıkarmış, onu kutsal bir olgu haline getirmiştir. Böylesi bir içselleştirme bir toplumda "sivil toplum" anlayışını dışlar.
Türk siyasal yaşantısındaki en kült kavramlardan biri de hiç kuşkusuz "devlet" kavramıdır. Devlet, tarih boyunca kurulmuş Türk devletlerinin sayısı ile Türk insanının hem övünç duyduğu hem de uğruna feda olunması gereken bir varlık olmuştur. Ancak bu düşünce, Türk siyasal kültüründe en merkezi temayı oluştururken, birey, topluluk, sosyal grup, bireysel hak ve özgürlükler gibi kavramların önemli ölçüde arka plana itilmesine neden olmuştur.
Siyasal kültürümüz Türk insanının biricik vazifesi olarak devletini omuzunda taşımasını sağlamakla kalmamış; aynı zamanda devleti soyut, metafiziksel ve aşkın bir varlık haline dönüştürmüştür. "Gökte allah, yerde devletimiz" ifadesi devleti somut, kurumsal bir yapı olmaktan çıkarmış, onu kutsal bir olgu haline getirmiştir. Böylesi bir içselleştirme bir toplumda "sivil toplum" anlayışını dışlar.