Sanat, ‘aklın zalim yalanlarını', sakat bırakılmış ruhlarımızı iyileştirebilir. Şiir, kalplerin vicdanı, bir kardeşlik yolculuğu değil de nedir? Abbas Eyel'in bu ilk kitabında şiir sevgisinin, şiirde yürümenin uçsuz bucaksız bir sevinci var. Kendi iç sesinden uzaklaşmamış, tersine şiirin bütün olanaklarına kucak açarak örüyor şiirleri. Bağırmadan, sessiz, sakin akıyor kelimeler. Şiirde incelikle yürümenin felsefesi de böyle bir şey olsa gerek. Kendine ait o ırmak sesiyle, içindeki o çocuk sevincini yitirmeden yazıyor. İçindeki çocuğu yitirenlerden sanat çıkmıyor, çıkmaz! Bir bakmışsınız, gün doğumunda gelinciklere sarılmış, sonara gün batımında lodos yüzlü bir balıkçının kalbine girivermiş. Ressam olsaydı peyzaj çizerdi. Şarkı söyleseydi, masasında Saadettin Kaynak'la baş başa yarenlik ederdi. Abbas Eyel şiirlerini aşkla, gönülle, sahici bir kalple yazıyor. “Aşkla Boyanmak”ne hünerli bir güneş halidir. Şiirlerini okudum, yolcular, antikacı kızlar, emekçi kadınlar, çocuklar, ağaçlar, taşlar, yolda yürüyen karıncalar da okunsunlar isterim. Abbas Eyel, her insanın aşkla, insanlık şarkılarıyla arınmamızı istiyor. Şiirde yürümenin yaşantısıdır bu! Şiirin hayatıyla kendi hayatını ‘bir' kılmış. Bütün yazdıkları üstüne başına benziyor. Abbas Eyel'in kitabı tam okumalık. Dedim ya, üstünü başını şiirle yaralamış. “Aşkla boyanmak” için, bu şiirlerini okumak gerek! İnceliğin samimiyeti kalbimizi şımartabilir, öyleyse üstümüz başımız şiirle dolsun, taşsın isterim. Haydi, Abbas Eyel, bize yine kelimelerden şiir yap, üşüyen bozkır yanımız ısınsın. Hayat aşk vaktine girince şiir yaş baş dinlemez, dinlemiyor! Aşkla boyanan kişi, şiire karışmıştır. İyi şiirler yazmış vesselam!
Sanat, ‘aklın zalim yalanlarını', sakat bırakılmış ruhlarımızı iyileştirebilir. Şiir, kalplerin vicdanı, bir kardeşlik yolculuğu değil de nedir? Abbas Eyel'in bu ilk kitabında şiir sevgisinin, şiirde yürümenin uçsuz bucaksız bir sevinci var. Kendi iç sesinden uzaklaşmamış, tersine şiirin bütün olanaklarına kucak açarak örüyor şiirleri. Bağırmadan, sessiz, sakin akıyor kelimeler. Şiirde incelikle yürümenin felsefesi de böyle bir şey olsa gerek. Kendine ait o ırmak sesiyle, içindeki o çocuk sevincini yitirmeden yazıyor. İçindeki çocuğu yitirenlerden sanat çıkmıyor, çıkmaz! Bir bakmışsınız, gün doğumunda gelinciklere sarılmış, sonara gün batımında lodos yüzlü bir balıkçının kalbine girivermiş. Ressam olsaydı peyzaj çizerdi. Şarkı söyleseydi, masasında Saadettin Kaynak'la baş başa yarenlik ederdi. Abbas Eyel şiirlerini aşkla, gönülle, sahici bir kalple yazıyor. “Aşkla Boyanmak”ne hünerli bir güneş halidir. Şiirlerini okudum, yolcular, antikacı kızlar, emekçi kadınlar, çocuklar, ağaçlar, taşlar, yolda yürüyen karıncalar da okunsunlar isterim. Abbas Eyel, her insanın aşkla, insanlık şarkılarıyla arınmamızı istiyor. Şiirde yürümenin yaşantısıdır bu! Şiirin hayatıyla kendi hayatını ‘bir' kılmış. Bütün yazdıkları üstüne başına benziyor. Abbas Eyel'in kitabı tam okumalık. Dedim ya, üstünü başını şiirle yaralamış. “Aşkla boyanmak” için, bu şiirlerini okumak gerek! İnceliğin samimiyeti kalbimizi şımartabilir, öyleyse üstümüz başımız şiirle dolsun, taşsın isterim. Haydi, Abbas Eyel, bize yine kelimelerden şiir yap, üşüyen bozkır yanımız ısınsın. Hayat aşk vaktine girince şiir yaş baş dinlemez, dinlemiyor! Aşkla boyanan kişi, şiire karışmıştır. İyi şiirler yazmış vesselam!