Atatürk'ün manevi kızlarından Afet Uzmay (İnan), İsviçre'li Tarih Profesörü Eugene Pittard'dan doktora tezi olarak ''Türk Milletinin Özellikleri''ni almıştı. Atatürk'ten yardım rica etti. Mustafa Kemal, ''Sen çalış, hazırla, göreyim, düşüncelerimi söylerim'' dedi.
Hazırlanmış tez kendisine sunulunca da, ''Dur... Önce sana milletimizi anlatayım'' dedi ve çok zaman kullandığı kurşunkalemle şu satırları yazdı. Şöyle diyordu:
''Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahna oldu. Bu sahna 7 bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı; Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onların tabiat babasını tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o Tabiat çocuğu Tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.''
Şu gökkubbe altında hangi kalem, hangi kafa, bir-on-yüz ciltte Türk'ü böyle anlatabilir?
Ne yaptıysa bu inançla başardı.
Günlerimize-geleceklere asıl mirası bu satırlardaki Türk-Türklük...
Atatürk'ün manevi kızlarından Afet Uzmay (İnan), İsviçre'li Tarih Profesörü Eugene Pittard'dan doktora tezi olarak ''Türk Milletinin Özellikleri''ni almıştı. Atatürk'ten yardım rica etti. Mustafa Kemal, ''Sen çalış, hazırla, göreyim, düşüncelerimi söylerim'' dedi.
Hazırlanmış tez kendisine sunulunca da, ''Dur... Önce sana milletimizi anlatayım'' dedi ve çok zaman kullandığı kurşunkalemle şu satırları yazdı. Şöyle diyordu:
''Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahna oldu. Bu sahna 7 bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı; Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onların tabiat babasını tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o Tabiat çocuğu Tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.''
Şu gökkubbe altında hangi kalem, hangi kafa, bir-on-yüz ciltte Türk'ü böyle anlatabilir?
Ne yaptıysa bu inançla başardı.
Günlerimize-geleceklere asıl mirası bu satırlardaki Türk-Türklük...