Yabancı okullar konusu, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e intikal eden önemli konulardan biridir.
Çon dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapıya sahip olan Osmanlı Devleti'nde eğitim 19. yüzyıla kadar devletin işi olmadığından Müslim ve gayrimüslim tebaa kendi açtıkları okullarında kendi dil, din ve kültürlerinde eğitim ve öğretimlerini gerçekleştirmişlerdir. Gerek gayrimüslim tebaaya tanınan serbestiyet ve hoşgörüye dayalı olan bu haklar gerekse kapitülasyonların sağladığı imkanlardan yararlanan misyonlerler 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelmeye başlamışlardır. Kendi ifadeleriyle ömürlerini " dinsiz " dünyayı Hıristiyanlaştırma işine adayan misyonerler, kendi din ve mezheplerini farklı inanca sahip insanlara benimsetmek amacıyla okul, matbaa ve hastane gibi kurumları açarak amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır.
Osmanlı topraklarında açılan yabancı okulların çoğu misyonerlere ait olup bu amaçla gelen ilk misyonerler de katoliklerdir. 16. yüzyıldan itibaren açılan bu Katolik okullarını 19. yüzyılda Protestan misyonerlerinin açtıkları okullar takip etmiştir. Bu okullar arasında en önemlileri Amerikalı misyonerler tarafından açılmıştır.
Sayıları hızla artan ve çoğunlukla denetimsiz ve ruhsatsız olarak faaliyette bulunan bu okullar, yabancı dil bilgisi ve batılı eğitim anlayışının Osmanlı'da yerleşmesini sağlamakla beraber milli şuurlarını uyandırdıkları azınlıkları Osmanlıya karşı kullanmaları ve dini propaganda yapmalarından dolayı Cumhuriyet döneminde denetim altına alınmaya başlanmıştır. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ülkedeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış ve dini propaganda yapmamaları, Milli kültürün korunması için Türkçenin, Türkçe tarih ve coğrafyası ile yurt bilgisi derslerinin Türkçe olarak Türk öğretmenler tarafından okutmaları ve Türkiye Devleti tarafından denetlenmeleri kararı alınmıştır.
Osmanlı döneminde binlerle ifade edilen sayıya ulaşan bu okullardan, getirilen kural ve yönetmeliklere uyanları bu dönemde de faaliyetlerini devam ettirirken, uymayanlar ya kapanmış veya kapatılmıştır. Sayıları azalmakla beraber bu okullar özel eğitim kurumları olarak Türk Eğitim tarihindeki yerini korumaktadır.
Yabancı okullar konusu, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e intikal eden önemli konulardan biridir.
Çon dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapıya sahip olan Osmanlı Devleti'nde eğitim 19. yüzyıla kadar devletin işi olmadığından Müslim ve gayrimüslim tebaa kendi açtıkları okullarında kendi dil, din ve kültürlerinde eğitim ve öğretimlerini gerçekleştirmişlerdir. Gerek gayrimüslim tebaaya tanınan serbestiyet ve hoşgörüye dayalı olan bu haklar gerekse kapitülasyonların sağladığı imkanlardan yararlanan misyonlerler 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelmeye başlamışlardır. Kendi ifadeleriyle ömürlerini " dinsiz " dünyayı Hıristiyanlaştırma işine adayan misyonerler, kendi din ve mezheplerini farklı inanca sahip insanlara benimsetmek amacıyla okul, matbaa ve hastane gibi kurumları açarak amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır.
Osmanlı topraklarında açılan yabancı okulların çoğu misyonerlere ait olup bu amaçla gelen ilk misyonerler de katoliklerdir. 16. yüzyıldan itibaren açılan bu Katolik okullarını 19. yüzyılda Protestan misyonerlerinin açtıkları okullar takip etmiştir. Bu okullar arasında en önemlileri Amerikalı misyonerler tarafından açılmıştır.
Sayıları hızla artan ve çoğunlukla denetimsiz ve ruhsatsız olarak faaliyette bulunan bu okullar, yabancı dil bilgisi ve batılı eğitim anlayışının Osmanlı'da yerleşmesini sağlamakla beraber milli şuurlarını uyandırdıkları azınlıkları Osmanlıya karşı kullanmaları ve dini propaganda yapmalarından dolayı Cumhuriyet döneminde denetim altına alınmaya başlanmıştır. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ülkedeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış ve dini propaganda yapmamaları, Milli kültürün korunması için Türkçenin, Türkçe tarih ve coğrafyası ile yurt bilgisi derslerinin Türkçe olarak Türk öğretmenler tarafından okutmaları ve Türkiye Devleti tarafından denetlenmeleri kararı alınmıştır.
Osmanlı döneminde binlerle ifade edilen sayıya ulaşan bu okullardan, getirilen kural ve yönetmeliklere uyanları bu dönemde de faaliyetlerini devam ettirirken, uymayanlar ya kapanmış veya kapatılmıştır. Sayıları azalmakla beraber bu okullar özel eğitim kurumları olarak Türk Eğitim tarihindeki yerini korumaktadır.