Türk'ün ana yurttan ayrıldığı zaman dil varlığını uzun kollu bir hırkaya benzetenlerin bu mantık zavallısına Atatürk acır'dı. O, Türk'ün her şeyine inandığı gibi dilinin de yeterliliğine enginliğine sonsuz bir inanç beslerdi.
Tarihin akışını oradan oraya çevirmiş, yer yer bunca uygarlık ocakları kurmuş bir ulusun dili bu denli yoksul olabilir mi idi?" diye sorup sözünü aşağı yukarı şöyle tamamlıyordu: "Araplarla tanışıncaya dek Türk'ün devlet, hükümet, hukuk, adalet gibi uygar kavramlara: şeref, namus, insaf, vicdan gibi yüksek duygulara birer ad vermemiş olması düşünülebilir mi?
Belliki her ulusta görüldüğü üzere Türk'ün de tarihte gaflet anları olmuş, birçok varlıklarına ve bu arada diline de bakmazolmuştur. Biz şimdi ulusal benliğimize kavuştuğumuz gibi öz dilimize de kavuşacağız."
Türk'ün ana yurttan ayrıldığı zaman dil varlığını uzun kollu bir hırkaya benzetenlerin bu mantık zavallısına Atatürk acır'dı. O, Türk'ün her şeyine inandığı gibi dilinin de yeterliliğine enginliğine sonsuz bir inanç beslerdi.
Tarihin akışını oradan oraya çevirmiş, yer yer bunca uygarlık ocakları kurmuş bir ulusun dili bu denli yoksul olabilir mi idi?" diye sorup sözünü aşağı yukarı şöyle tamamlıyordu: "Araplarla tanışıncaya dek Türk'ün devlet, hükümet, hukuk, adalet gibi uygar kavramlara: şeref, namus, insaf, vicdan gibi yüksek duygulara birer ad vermemiş olması düşünülebilir mi?
Belliki her ulusta görüldüğü üzere Türk'ün de tarihte gaflet anları olmuş, birçok varlıklarına ve bu arada diline de bakmazolmuştur. Biz şimdi ulusal benliğimize kavuştuğumuz gibi öz dilimize de kavuşacağız."