Kele bu sabah da ördekleri çıkartmıştı ve kursağı boş olmasına rağmen tembel tembel bekliyordu. Yukarıya, göğe baktı, aşağıya, derenin sığ suyuna baktı. Huzursuzdu. Hava henüz sabah vakti kurşun dökülmüş gibi ağır ve sıcaktı. Kurbağalar ısınmak için küçük kum kıyılarda oturmuyor, gölgede kaygısız kızböceklerinin ardından gözlerini kırpıştırıyordu, ama sıcaktan böcek milleti de usanmış, onların yerine Kele gelmişti.
Leylek, koca ağızlı ozanların birkaç tanesini hemen kapıverdi, sonra kendini havaya bıraktı ve ağır ağır o kadar yükseğe tırmandı ki, rüzgârın ve sonsuz ufukların efendisiydi artık.
Kele bu sabah da ördekleri çıkartmıştı ve kursağı boş olmasına rağmen tembel tembel bekliyordu. Yukarıya, göğe baktı, aşağıya, derenin sığ suyuna baktı. Huzursuzdu. Hava henüz sabah vakti kurşun dökülmüş gibi ağır ve sıcaktı. Kurbağalar ısınmak için küçük kum kıyılarda oturmuyor, gölgede kaygısız kızböceklerinin ardından gözlerini kırpıştırıyordu, ama sıcaktan böcek milleti de usanmış, onların yerine Kele gelmişti.
Leylek, koca ağızlı ozanların birkaç tanesini hemen kapıverdi, sonra kendini havaya bıraktı ve ağır ağır o kadar yükseğe tırmandı ki, rüzgârın ve sonsuz ufukların efendisiydi artık.