3 Ekim 2005'de başlayan Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakere süreci, bir yandan Türkiye'de AB hakkında, diğer yandan da AB'de Türkiye hakkında ekonomik, siyasi ve kültürel temelli tartışmaların daha da alevlenmesini beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, AB kamuoylarında, Türkiye hakkında kimi mit ve önyargıların sorgulandığını ve bu bağlamda Türkiye'nin AB üyeliğinin Birlik üyesi ülkelerde nasıl algılandığını ortaya koymaya çalışılan birçok araştırma yapılmıştır.
Bu araştırmalar göstermektedir ki, AB üyesi ülkelerin karar vericileri ve halkları arasında, kültürel ve kimlik özellikleri bakımından Türkiye'nin Avrupalılığı konusunda şüphesi olanların sayısı oldukça yüksektir. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine yönelik böyle bir bakış açısı ise AB'nin genişleme politikalarında yer verilen hazmetme kapasitesinin Türkiye özelinde kurumsal anlamda bir hazmetme kapasitesi açısından değil, kültür ve kimlik boyutlu bir hazmetme kapasitesi açısından değerlendirildiğini ortaya koymaktadır.
3 Ekim 2005'de başlayan Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakere süreci, bir yandan Türkiye'de AB hakkında, diğer yandan da AB'de Türkiye hakkında ekonomik, siyasi ve kültürel temelli tartışmaların daha da alevlenmesini beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, AB kamuoylarında, Türkiye hakkında kimi mit ve önyargıların sorgulandığını ve bu bağlamda Türkiye'nin AB üyeliğinin Birlik üyesi ülkelerde nasıl algılandığını ortaya koymaya çalışılan birçok araştırma yapılmıştır.
Bu araştırmalar göstermektedir ki, AB üyesi ülkelerin karar vericileri ve halkları arasında, kültürel ve kimlik özellikleri bakımından Türkiye'nin Avrupalılığı konusunda şüphesi olanların sayısı oldukça yüksektir. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine yönelik böyle bir bakış açısı ise AB'nin genişleme politikalarında yer verilen hazmetme kapasitesinin Türkiye özelinde kurumsal anlamda bir hazmetme kapasitesi açısından değil, kültür ve kimlik boyutlu bir hazmetme kapasitesi açısından değerlendirildiğini ortaya koymaktadır.