Çağımızın büyük düşünürlerinden biri olan Georg Lukacs, ilk kez 1948 yılında yayımlanan bu kitabında, Balzac, Stendhal, Zola gibi yalnız Avrupa yazınını değil, dünya yazınını da etkileyen büyük yazarlarla, Tolstoy ve Maksim Gorki gibi yazın dünyasında birer ekol oluşturan devleri ve yapıtlarını çözümlerken bu yazarlarla yapıtlarının doğmasını gerekli kılan toplumsal ortamların tarihsel ve toplumbilimsel tablolarını da çizmekte, gerçekçi yazının öznellik tanımayan ince bir sanat olduğunu gözler önüne sermektedir. Lukacs'ın savaş sonrası yıllarında kaleme aldığı ve adı geçen yazarların aşılmadığını gösteren saptamaların geçerliliklerini bugün de korudukları bir gerçektir. Onun eleştirileri, yalnızca yazın dünyasının, yazında gerçekçiliğin değil, yazma sanatı ile toplumsal evrimler arasındaki karşılıklı etkileşimin de anlaşılmasını, sağlamakta ayrıca bilgili bir kalemin ürünü olan eleştirinin taşıyabileceği anlamı kavramamıza yardımcı olacak örnekleri oluşturmaktadır.
Çağımızın büyük düşünürlerinden biri olan Georg Lukacs, ilk kez 1948 yılında yayımlanan bu kitabında, Balzac, Stendhal, Zola gibi yalnız Avrupa yazınını değil, dünya yazınını da etkileyen büyük yazarlarla, Tolstoy ve Maksim Gorki gibi yazın dünyasında birer ekol oluşturan devleri ve yapıtlarını çözümlerken bu yazarlarla yapıtlarının doğmasını gerekli kılan toplumsal ortamların tarihsel ve toplumbilimsel tablolarını da çizmekte, gerçekçi yazının öznellik tanımayan ince bir sanat olduğunu gözler önüne sermektedir. Lukacs'ın savaş sonrası yıllarında kaleme aldığı ve adı geçen yazarların aşılmadığını gösteren saptamaların geçerliliklerini bugün de korudukları bir gerçektir. Onun eleştirileri, yalnızca yazın dünyasının, yazında gerçekçiliğin değil, yazma sanatı ile toplumsal evrimler arasındaki karşılıklı etkileşimin de anlaşılmasını, sağlamakta ayrıca bilgili bir kalemin ürünü olan eleştirinin taşıyabileceği anlamı kavramamıza yardımcı olacak örnekleri oluşturmaktadır.