Yıl 2047. Aya Nikola Kilisesi, Demre, Antalya.
Bir yaz gecesi.
Geriden, eski kilisenin hayaletlere yaraşır, saf, soğuk bir örtüye bürünmüş gibi görünen kulesi önünde giderek
yükseldi. Kilise, bir çukurun içindeki dev gibi görünüyordu. Yaşlı adam kiliseye doğru kendinden emin ve yavaş
adımlarla ilerledi. Hayale dalmış gibiydi. Birkaç saniye sonra da içeri girdi. Ürkütücü bir sessizlik ve karanlık içinde sütunlar yükseliyordu. Bu derin sessizlik içinde tüm vücudu ürperdi. Bütün bedenini saran bu ürperti, bir süre sonra, tanıdığı bir ortamda bulunmanın rahatlığıyla yavaş yavaş geçti. Kilisenin içinden geçip avluya doğru ilerledi. Etrafı mermer bloklarla çevrilmiş bir toprak parçasının önünde durdu. Mumlar yaktı. Elinde eski, sararmış bir defter vardı.
Yıl 2047. Aya Nikola Kilisesi, Demre, Antalya.
Bir yaz gecesi.
Geriden, eski kilisenin hayaletlere yaraşır, saf, soğuk bir örtüye bürünmüş gibi görünen kulesi önünde giderek
yükseldi. Kilise, bir çukurun içindeki dev gibi görünüyordu. Yaşlı adam kiliseye doğru kendinden emin ve yavaş
adımlarla ilerledi. Hayale dalmış gibiydi. Birkaç saniye sonra da içeri girdi. Ürkütücü bir sessizlik ve karanlık içinde sütunlar yükseliyordu. Bu derin sessizlik içinde tüm vücudu ürperdi. Bütün bedenini saran bu ürperti, bir süre sonra, tanıdığı bir ortamda bulunmanın rahatlığıyla yavaş yavaş geçti. Kilisenin içinden geçip avluya doğru ilerledi. Etrafı mermer bloklarla çevrilmiş bir toprak parçasının önünde durdu. Mumlar yaktı. Elinde eski, sararmış bir defter vardı.