Özellikle son yirmi-yirmi beş yıldan bu yana ülkemiz özelinde de sıkça öne çıkan "Doğu-Batı" kimliği tartışması ve yenilerde gündemimizi tutan AB'nin ne olduğu soruları, "Aydınlanma"nın üzerinde tekrar tekrar düşünmenin önemini artırıyor. Batı'yı hep bir "akıl", Doğu'yu da bir "gönül" dünyası olarak karşı karşıya getiren bir anlayış yaygın. Tarihsel belirlenimlerinden soyutlanarak kavranan bir "evrensel akıl", Batı'yı tarihin amacına yaklaştırırken, bizleri (Doğu'yu) boynu bükük bırakmış gibi! Postmodernizm de bu "aklı" tahtından indirerek "gönlümüzü alıyor". "Aydınlanma", Batı'da burjuvazinin sınıfsal kimliğe kavuşma hareketinin ikinci aşamasında araçsallaştırdığı aklın, felsefeye, ideolojiye, kültür, edebiyat ve politikaya vb. yön verme süreçlerinin adı. Aydınlanma hareketini öylece tartışmanın, kapitalizmi tartışmamanın mazereti olmayacağını kavradığımız ölçüde, sahici bir Batı tartışmasına da girişebileceğiz. Bu metin bu yönde bir ilk adım.
Özellikle son yirmi-yirmi beş yıldan bu yana ülkemiz özelinde de sıkça öne çıkan "Doğu-Batı" kimliği tartışması ve yenilerde gündemimizi tutan AB'nin ne olduğu soruları, "Aydınlanma"nın üzerinde tekrar tekrar düşünmenin önemini artırıyor. Batı'yı hep bir "akıl", Doğu'yu da bir "gönül" dünyası olarak karşı karşıya getiren bir anlayış yaygın. Tarihsel belirlenimlerinden soyutlanarak kavranan bir "evrensel akıl", Batı'yı tarihin amacına yaklaştırırken, bizleri (Doğu'yu) boynu bükük bırakmış gibi! Postmodernizm de bu "aklı" tahtından indirerek "gönlümüzü alıyor". "Aydınlanma", Batı'da burjuvazinin sınıfsal kimliğe kavuşma hareketinin ikinci aşamasında araçsallaştırdığı aklın, felsefeye, ideolojiye, kültür, edebiyat ve politikaya vb. yön verme süreçlerinin adı. Aydınlanma hareketini öylece tartışmanın, kapitalizmi tartışmamanın mazereti olmayacağını kavradığımız ölçüde, sahici bir Batı tartışmasına da girişebileceğiz. Bu metin bu yönde bir ilk adım.