18. Yüzyılda bir "dünya-durumu" haline gelen Aydınlanma, 19. Yüzyıl ortalarında OsmanlıDevletini etki alanı içine almaya başladı. Osmanlının ağır işleyen etkilenmesinden memnun olmayan bir genç kesim, idarenin takibinden kaçarak Avrupa'ya geçti. Osmanlı'nın çekindiği çevrelerin düşünceleri ile donanarak ülkeye dönen bu gençler, Aydınlanma'nın dinamiklerine dayalı bir düşünce atmosferi ve zemini oluşturmaya çalışan Ittihat ve Terakkî'yi kurdu ve bu etkilenme, Ittihat ve Terakkî ile yoğunluk kazandı.
"Tarihi hızlandıran" Atatürk Devrimleri, Aydınlanma'nın dinamiklerine göre gerçekleşirken, bir zihniyet değişikliği zorunlu idi ve bu zihniyet değişikliği mücadelesi, laiklik ilkesi etrafında gerçekleşti.
Aydınlanma, pozitivist boyutu ile bir ideolojik etkinlik olarak ülkeye girdi. Aydınlamacı-pozitivist ideolojinin yarattığı ve zihninde herhangi bir din nosyonu olmayan, ama yeri geldikçe dinden de söz eden ve hayata girmeyen dinden pek hoşlanan aydın sınıfının elinden laikliğin çekmediği kalmadı.
Bütün bu dalgalanmaların, farklı Tanrı tasavvurlarından doğduğunun kimse idrakinde değildi. Hüseyin Aydın, laiklik etrafındaki dalgalanmaların, ancak Aydınlanma'nın belirginleştirdiği farklı Tanrı tasavvurları tasvir edilmeden ve tarafların nasıl bir Tanrı tasavvuruna sahip olduğu ve nasıl bir Tanrı'ya inandığı ortaya konmadan anlamlı olamayacağı görüşünü, hem ilâhiyat hem felsefe donanımının kazandırdığı bakış açısı ve yaklaşımı ile bu kitabında ele almıştır.
18. Yüzyılda bir "dünya-durumu" haline gelen Aydınlanma, 19. Yüzyıl ortalarında OsmanlıDevletini etki alanı içine almaya başladı. Osmanlının ağır işleyen etkilenmesinden memnun olmayan bir genç kesim, idarenin takibinden kaçarak Avrupa'ya geçti. Osmanlı'nın çekindiği çevrelerin düşünceleri ile donanarak ülkeye dönen bu gençler, Aydınlanma'nın dinamiklerine dayalı bir düşünce atmosferi ve zemini oluşturmaya çalışan Ittihat ve Terakkî'yi kurdu ve bu etkilenme, Ittihat ve Terakkî ile yoğunluk kazandı.
"Tarihi hızlandıran" Atatürk Devrimleri, Aydınlanma'nın dinamiklerine göre gerçekleşirken, bir zihniyet değişikliği zorunlu idi ve bu zihniyet değişikliği mücadelesi, laiklik ilkesi etrafında gerçekleşti.
Aydınlanma, pozitivist boyutu ile bir ideolojik etkinlik olarak ülkeye girdi. Aydınlamacı-pozitivist ideolojinin yarattığı ve zihninde herhangi bir din nosyonu olmayan, ama yeri geldikçe dinden de söz eden ve hayata girmeyen dinden pek hoşlanan aydın sınıfının elinden laikliğin çekmediği kalmadı.
Bütün bu dalgalanmaların, farklı Tanrı tasavvurlarından doğduğunun kimse idrakinde değildi. Hüseyin Aydın, laiklik etrafındaki dalgalanmaların, ancak Aydınlanma'nın belirginleştirdiği farklı Tanrı tasavvurları tasvir edilmeden ve tarafların nasıl bir Tanrı tasavvuruna sahip olduğu ve nasıl bir Tanrı'ya inandığı ortaya konmadan anlamlı olamayacağı görüşünü, hem ilâhiyat hem felsefe donanımının kazandırdığı bakış açısı ve yaklaşımı ile bu kitabında ele almıştır.