Çalışmamızda, ayırt etme gücünden yoksun kimselerin haksız fiillerinden doğan sorumluluğu ortaya konulmuştur. Esasen, ayırt etme gücünden yoksun kimselerin Türk Medeni Kanunumuzun 15. maddesine göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yaptıkları fiilleri hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Bu anlamda, bu kimselerin ne bir işlem ehliyeti ne de bir haksız fiil ehliyetleri vardır. Dolayısıyla yaptıkları işlemlerden ve eylemlerden kural olarak sorumlu tutulmaları mümkün değildir. Buna karşılık, Türk Borçlar Kanunun 65. maddesi ile bu duruma bir istisna getirilmiştir.
Buna göre, ayırt etme gücünden yoksun bir kimsenin işlediği zararlı davranış sonucu meydana gelen zarar, somut olayın şartlarına göre hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, zararın, ayırt etme gücünden yoksun kimse tarafından uygun bir şekilde giderilmesine karar verebilir. Hakkaniyet sorumluluğu, tamamen toplumsal adalet ve fedakârlığın denkleştirilmesi düşüncesinden ortaya çıkmış ve bir yandan ayırt etme gücünden yoksun kimsenin korunması amaçlanırken, bir yandan da zarar gören kimsenin gördüğü zararın karşılanması amaçlanmaktadır. Bu şekilde çatışan menfaatler arasında en azından kısmen bir denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Çalışmamızda bu konular ortaya konulmuştur.
Çalışmamızda, ayırt etme gücünden yoksun kimselerin haksız fiillerinden doğan sorumluluğu ortaya konulmuştur. Esasen, ayırt etme gücünden yoksun kimselerin Türk Medeni Kanunumuzun 15. maddesine göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yaptıkları fiilleri hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Bu anlamda, bu kimselerin ne bir işlem ehliyeti ne de bir haksız fiil ehliyetleri vardır. Dolayısıyla yaptıkları işlemlerden ve eylemlerden kural olarak sorumlu tutulmaları mümkün değildir. Buna karşılık, Türk Borçlar Kanunun 65. maddesi ile bu duruma bir istisna getirilmiştir.
Buna göre, ayırt etme gücünden yoksun bir kimsenin işlediği zararlı davranış sonucu meydana gelen zarar, somut olayın şartlarına göre hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, zararın, ayırt etme gücünden yoksun kimse tarafından uygun bir şekilde giderilmesine karar verebilir. Hakkaniyet sorumluluğu, tamamen toplumsal adalet ve fedakârlığın denkleştirilmesi düşüncesinden ortaya çıkmış ve bir yandan ayırt etme gücünden yoksun kimsenin korunması amaçlanırken, bir yandan da zarar gören kimsenin gördüğü zararın karşılanması amaçlanmaktadır. Bu şekilde çatışan menfaatler arasında en azından kısmen bir denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Çalışmamızda bu konular ortaya konulmuştur.