Karanlığın basmasıyla başlayan telaştan, nasibime pek az şey düşer. Azıcık aşım kaygısız başım der, iki lokma bir şeyler hazırlarım kendime. Üstelik elim çabuk olduğundan yemek hazırlamak için öyle ortalığı birbirine katmam, böyle şeyleri kendime dert yapmam! Sonra ev hanımları gibi akşama kadar ev gezmesi, poker oynama gibi alışkanlıklarım da olmadığından, gün boyu hazırlamadıgım aşın sıkıntısını da duymam. Mutfakta;" hangi yemeği yapacağım, koca gelecek, çocuk azık diyecek," diye ter ter tepinmem. Hiçbir işimi de son dakikaya bırakmam! Karnımı doyurduktan sonra en büyük zevkim insanlara tepeden bakmak... İşte krallığım, sultanlığım buradan gelir.
Bir megaloman daha deyip geçmeyin! Benimkisi kuşbakışı... Evimin yedinci kat balkonundan bakmak o kadar. Harita çizer gibi, yayasının, arabalısının, hırlısının, hırsızının, akıllısının delisinin, güzelinin, çirkininin tepesini görmek. Şehrin tam göbeğinde, bütün kavşakların kesiştiği köşede, elinde çay, çevreyi seyretmenin zevkini ancak orada oturanlar bilir. Ruhu kavanoz dünyaya açılan evimde, ruhumu dinlendiririm insanları izleyerek. Yaşamın kötülüklerinden yüzü kızararak batan güneşe hayran otururum.
Başımı kaldırınca; bana göz kırpan yıldızları, gitmekle kalmak arasında kalmış bulutları, illa ki tabak gibi büyümüş ayı görürüm. Ayağımın altına bir pelür kağıdı koyarak yakalayabileceğimi düşünürüm bazen ama yerlerinden memnun olduklarından vazgeçerim sonra. Hele yıldızların; oynaşarak, cilveleşerek, ayla flörtü... Hepsi doğru karar verdiğimi söyler, kutlarım kendimi.
Karanlığın basmasıyla başlayan telaştan, nasibime pek az şey düşer. Azıcık aşım kaygısız başım der, iki lokma bir şeyler hazırlarım kendime. Üstelik elim çabuk olduğundan yemek hazırlamak için öyle ortalığı birbirine katmam, böyle şeyleri kendime dert yapmam! Sonra ev hanımları gibi akşama kadar ev gezmesi, poker oynama gibi alışkanlıklarım da olmadığından, gün boyu hazırlamadıgım aşın sıkıntısını da duymam. Mutfakta;" hangi yemeği yapacağım, koca gelecek, çocuk azık diyecek," diye ter ter tepinmem. Hiçbir işimi de son dakikaya bırakmam! Karnımı doyurduktan sonra en büyük zevkim insanlara tepeden bakmak... İşte krallığım, sultanlığım buradan gelir.
Bir megaloman daha deyip geçmeyin! Benimkisi kuşbakışı... Evimin yedinci kat balkonundan bakmak o kadar. Harita çizer gibi, yayasının, arabalısının, hırlısının, hırsızının, akıllısının delisinin, güzelinin, çirkininin tepesini görmek. Şehrin tam göbeğinde, bütün kavşakların kesiştiği köşede, elinde çay, çevreyi seyretmenin zevkini ancak orada oturanlar bilir. Ruhu kavanoz dünyaya açılan evimde, ruhumu dinlendiririm insanları izleyerek. Yaşamın kötülüklerinden yüzü kızararak batan güneşe hayran otururum.
Başımı kaldırınca; bana göz kırpan yıldızları, gitmekle kalmak arasında kalmış bulutları, illa ki tabak gibi büyümüş ayı görürüm. Ayağımın altına bir pelür kağıdı koyarak yakalayabileceğimi düşünürüm bazen ama yerlerinden memnun olduklarından vazgeçerim sonra. Hele yıldızların; oynaşarak, cilveleşerek, ayla flörtü... Hepsi doğru karar verdiğimi söyler, kutlarım kendimi.