1960'lı yıllardan 1980'lere uzanan bir hikâye...
Düşlerinin ardına takılmış giden bir genç adam; gazeteci Deniz Karayel...
Romanın olay örgüsü; Ayvalık, İstanbul, Atina, Gökçeada, Kıbrıs ve Londra arasında kurulmuş. Ancak göç hikâyesiyle mühürlenmiş yazgısıyla; “Hüzün
Adası” da denilen Gökçeada, hikâyenin odağında...
Genç gazeteci Deniz'in, Gökçeada'yla ilgili hazırlamak istediği yazı dizisi belki de yaşamının dönüm noktası...
Bir bilinmeyene yolculuğun ilk adımları...
Meslek aşkıyla başarıyı aradığını sanırken bir bulup bir yitirdiği aşklar... heyecan... macera...
Dursun Turan'ın kaleminden;
AYRILIŞ….
...Mutlu muydum?
Yoksa akışına bırakmak zorunda kaldığım hayata yeniden tutunma denemeleri miydi? İnsanın her koşulda düştüğü yerden kalkıp yola devam etme çabaları mı?
...Gözlerimi kapadım. Sevinç... hüzün... hissettiklerim buydu... İçinde hikâyesi olan iki kelime... Aşağıya doğru süzüldü bir iki damla gözyaşı. “Deniz,” dedim fısıltıyla ve birkaç kez yineledim. Sonra ışıkları açtım. Boy aynasının karşısına geçerek aynada kendime baktım uzun uzun. Aynadaki adamla göz gözeydik, sessizce gülümsedik birbirimize... Sanki içimden kopmuş, kaybolmuş ruhumun bedenimle bütünleşmesi, onunla yeniden tanışması gibi bir şeydi o an...
“Merhaba,” dedim kendime...
1960'lı yıllardan 1980'lere uzanan bir hikâye...
Düşlerinin ardına takılmış giden bir genç adam; gazeteci Deniz Karayel...
Romanın olay örgüsü; Ayvalık, İstanbul, Atina, Gökçeada, Kıbrıs ve Londra arasında kurulmuş. Ancak göç hikâyesiyle mühürlenmiş yazgısıyla; “Hüzün
Adası” da denilen Gökçeada, hikâyenin odağında...
Genç gazeteci Deniz'in, Gökçeada'yla ilgili hazırlamak istediği yazı dizisi belki de yaşamının dönüm noktası...
Bir bilinmeyene yolculuğun ilk adımları...
Meslek aşkıyla başarıyı aradığını sanırken bir bulup bir yitirdiği aşklar... heyecan... macera...
Dursun Turan'ın kaleminden;
AYRILIŞ….
...Mutlu muydum?
Yoksa akışına bırakmak zorunda kaldığım hayata yeniden tutunma denemeleri miydi? İnsanın her koşulda düştüğü yerden kalkıp yola devam etme çabaları mı?
...Gözlerimi kapadım. Sevinç... hüzün... hissettiklerim buydu... İçinde hikâyesi olan iki kelime... Aşağıya doğru süzüldü bir iki damla gözyaşı. “Deniz,” dedim fısıltıyla ve birkaç kez yineledim. Sonra ışıkları açtım. Boy aynasının karşısına geçerek aynada kendime baktım uzun uzun. Aynadaki adamla göz gözeydik, sessizce gülümsedik birbirimize... Sanki içimden kopmuş, kaybolmuş ruhumun bedenimle bütünleşmesi, onunla yeniden tanışması gibi bir şeydi o an...
“Merhaba,” dedim kendime...