Balyoz savcı ve yargıçlarının görsel varlıklarının arkasındaki gerçek yokluklannı "çıplak gözleriyle" gördüğüne ilk tanık olduğum kişi, şimdi sayfalarını çevirmeye başlayacağınız bu kitabın yazarı Emekli Kurmay Albay ve bir "Balyoz sanığı" Suat Aytın'dır.
"Sanık" sıfatıyla getirildiği Balyoz Davası duruşmalarında Suat Ay-tın, akademik eğitimi ve uzun yılların birikimi deneyimiyle karşısındaki Balyoz savcı ve yargıçlarının "arkalarındaki kimlikleri”ni görmüş, yapısının temelini, özelliğini ve gücünü çok yakından tanıdığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, bu kişilerin suçlamalarını ve kararlarını hiçbir zaman ciddiye almayacağını, onları tanıdığı an anlamıştı.
16 yıl hapis cezasına "mahkum" edildiği kararın açıklanmasından iki gün sonra, Silivri'de açık görüşte "Büyük geçmiş olsun, komutan" diyerek boynuna sarıldığımda onun, orada, o gün beni teselli etmek için attığı kahkahası ve attığı "nara"sı, bugün de kulaklarımdadır:
"Üzülme dostum... Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldukça, beni bu ülkede 16 yıl hapiste tutabilecek bir kuvvet dünyada yoktur. Bunlar pamuk helvası gibidir; sıkarsın, avucunda yok olurlar. Değil 16 yıl, bunların ömrü beni içerde l6 ay bile tutmaya yetmeyecektir. Göreceksin."
O güne değin tanık olmadığım bir Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini o gün, cezaevinin beton duvarları ve demir kapıları ardında Suat Aytın'dan öğrendim; aynı gerçeğin elle tutulurcasına somut varlığına, o günden birkaç ay sonra, cezaevinin özgürlüğe açılan dış kapısının önünde Suat Aytın'la kucaklaşırken, ben de tanık oldum.
Balyoz savcı ve yargıçlarının görsel varlıklarının arkasındaki gerçek yokluklannı "çıplak gözleriyle" gördüğüne ilk tanık olduğum kişi, şimdi sayfalarını çevirmeye başlayacağınız bu kitabın yazarı Emekli Kurmay Albay ve bir "Balyoz sanığı" Suat Aytın'dır.
"Sanık" sıfatıyla getirildiği Balyoz Davası duruşmalarında Suat Ay-tın, akademik eğitimi ve uzun yılların birikimi deneyimiyle karşısındaki Balyoz savcı ve yargıçlarının "arkalarındaki kimlikleri”ni görmüş, yapısının temelini, özelliğini ve gücünü çok yakından tanıdığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, bu kişilerin suçlamalarını ve kararlarını hiçbir zaman ciddiye almayacağını, onları tanıdığı an anlamıştı.
16 yıl hapis cezasına "mahkum" edildiği kararın açıklanmasından iki gün sonra, Silivri'de açık görüşte "Büyük geçmiş olsun, komutan" diyerek boynuna sarıldığımda onun, orada, o gün beni teselli etmek için attığı kahkahası ve attığı "nara"sı, bugün de kulaklarımdadır:
"Üzülme dostum... Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldukça, beni bu ülkede 16 yıl hapiste tutabilecek bir kuvvet dünyada yoktur. Bunlar pamuk helvası gibidir; sıkarsın, avucunda yok olurlar. Değil 16 yıl, bunların ömrü beni içerde l6 ay bile tutmaya yetmeyecektir. Göreceksin."
O güne değin tanık olmadığım bir Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini o gün, cezaevinin beton duvarları ve demir kapıları ardında Suat Aytın'dan öğrendim; aynı gerçeğin elle tutulurcasına somut varlığına, o günden birkaç ay sonra, cezaevinin özgürlüğe açılan dış kapısının önünde Suat Aytın'la kucaklaşırken, ben de tanık oldum.