Başımı Sokacak Bir Yerim Olsun Yeter adlı son kitabında, mimar ve karikatürist Tan Oral'ın, kelimelerden destek almaksızın, pratik zeka ve karakalemden güç alan yaratıcı çizgilerle ortaya koyduğu, son 50 yılda ülkemizde yaşanan “inşa etme” maceramızın mimarlık, kentleşme, çevre ve insan ilişkileri bağlamında kritiklerini içeren çok özel bir seçki bulacaksınız.
İçinde yaşadığımız yapılı çevre, gereğinden fazla sıklıkta ve daha çok da bozularak kabuk değiştiriyor. Bu değişim süreci özellikle tarihi kentlerde yıkıcı ve telafisi zor bir etki yaratıyor. Bu duruma özellikle edebiyatçı, sanatçı, mimar, mühendis, kent bilimci, sosyolog vb. aydınların çalışmalarında dikkat çekilir. Çağrılar yapılır, çözüm önerilerinde bulunulur ama ne yazık ki bu uyarılar, çoğunlukla karşılık bulmaz. Yapılan eleştirilerin kimi zaman geçerliliğini yıllarca koruduğu, konular değişse de sonuçların değişmediği gözlemlenir. Ama buna karşın duyarlı aydınlar olumsuz değişimlere direnmeye kendince devam eder.
Bu kitap da, bir karikatür sanatçısının sessiz çığlıklarını barındırıyor. 2015 yılı teması “Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak” olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın “Onur Çizeri” olan Tan Oral, sayfalarca metinle anlatılabilecek kimi bulgu ve saptamaları çizgiyle, mizahi bir dille aktarmayı başarabilen ender sanatçılar arasında yer alıyor.
Gözlem ve bilginin yanına eklediği çizgi yeteneğiyle eserlerini ortaya koyan Tan Oral, kitabı oluşturan bu birikimin oluşum sürecini şöyle tanımlıyor:
“Bu çok sevdiğim ülkede uzun yıllar boyunca, Ağrı'dan Trakya'ya kent kent dolaşırken, çatı katlarından bodrumlara kadar oturmadığım ev kalmamış. Kiracılıkta uzmanlığa ve evsahibi tanımada insan sarraflığına varmışım. Yetmemiş, ev yapma okulunda bile okumuş, ders vermiş, bir de zamanın en büyükmimarına çıraklık yapmışım.
Evler, sokaklar, kasabalar, kentler, ülkeler arasında gezip tozarken de gördüğüm, duyduğum, şaşırdığım, kalemime takılan ne varsa, üşenmeyip kağıda geçirmişim. Az gelmiş, bunları bir deorada burada sergilemiş, üstelik yayımlamışım da.
Yine onları evlerimde saklayıp, başıma dert almış, oradan oraya taşımış durmuş, biriktirmişim. Arada bir de karıştırıp bakıyorum, yarım asırda neler olmuş, diye.
İşte o serüvenden seçtiklerimi bu kitapta bulacaksınız. Bakın bakalım…”
Başımı Sokacak Bir Yerim Olsun Yeter adlı son kitabında, mimar ve karikatürist Tan Oral'ın, kelimelerden destek almaksızın, pratik zeka ve karakalemden güç alan yaratıcı çizgilerle ortaya koyduğu, son 50 yılda ülkemizde yaşanan “inşa etme” maceramızın mimarlık, kentleşme, çevre ve insan ilişkileri bağlamında kritiklerini içeren çok özel bir seçki bulacaksınız.
İçinde yaşadığımız yapılı çevre, gereğinden fazla sıklıkta ve daha çok da bozularak kabuk değiştiriyor. Bu değişim süreci özellikle tarihi kentlerde yıkıcı ve telafisi zor bir etki yaratıyor. Bu duruma özellikle edebiyatçı, sanatçı, mimar, mühendis, kent bilimci, sosyolog vb. aydınların çalışmalarında dikkat çekilir. Çağrılar yapılır, çözüm önerilerinde bulunulur ama ne yazık ki bu uyarılar, çoğunlukla karşılık bulmaz. Yapılan eleştirilerin kimi zaman geçerliliğini yıllarca koruduğu, konular değişse de sonuçların değişmediği gözlemlenir. Ama buna karşın duyarlı aydınlar olumsuz değişimlere direnmeye kendince devam eder.
Bu kitap da, bir karikatür sanatçısının sessiz çığlıklarını barındırıyor. 2015 yılı teması “Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak” olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın “Onur Çizeri” olan Tan Oral, sayfalarca metinle anlatılabilecek kimi bulgu ve saptamaları çizgiyle, mizahi bir dille aktarmayı başarabilen ender sanatçılar arasında yer alıyor.
Gözlem ve bilginin yanına eklediği çizgi yeteneğiyle eserlerini ortaya koyan Tan Oral, kitabı oluşturan bu birikimin oluşum sürecini şöyle tanımlıyor:
“Bu çok sevdiğim ülkede uzun yıllar boyunca, Ağrı'dan Trakya'ya kent kent dolaşırken, çatı katlarından bodrumlara kadar oturmadığım ev kalmamış. Kiracılıkta uzmanlığa ve evsahibi tanımada insan sarraflığına varmışım. Yetmemiş, ev yapma okulunda bile okumuş, ders vermiş, bir de zamanın en büyükmimarına çıraklık yapmışım.
Evler, sokaklar, kasabalar, kentler, ülkeler arasında gezip tozarken de gördüğüm, duyduğum, şaşırdığım, kalemime takılan ne varsa, üşenmeyip kağıda geçirmişim. Az gelmiş, bunları bir deorada burada sergilemiş, üstelik yayımlamışım da.
Yine onları evlerimde saklayıp, başıma dert almış, oradan oraya taşımış durmuş, biriktirmişim. Arada bir de karıştırıp bakıyorum, yarım asırda neler olmuş, diye.
İşte o serüvenden seçtiklerimi bu kitapta bulacaksınız. Bakın bakalım…”