“Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” İsmet Özel'in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı beşinci kitabıdır.
Türk istiklali sözüne bir mana atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum. Bu arada gönlümüzü karartmamak için zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lazım. Köprülerinin altından çok suların aktığı söylenen, küreselleşmenin hallaç pamuğu gibi attığını sinir gerginliğiyle gözlemlediğimiz yerkürede Türk istiklaline ne kıymet verildiği kimin umurunda? Daha vahim sual: Türklerin istiklale kavuşması ile Türk gücünün neye yettiği arasında bir münasebet, bir mütekabiliyet olabilir mi?
Neyi anlar, hangi yola girer isek Türk milletinin istiklaline kıymet biçmemiz mümkün olabilir? Hayrını ancak onu ahiretin tarlası bilip sürerek geçirirsek göreceğimiz dünya hayatının bütün zamanlar ve bütün mekanlarda hangi illetten mustarip olduğunu, bu illetin isimden mahrum bırakılıp bırakılmadığını fark etmeden mezkur suallere cevap bulmamız mümkün değil. Olanca sıkıntı temsil eden (Müslüman) ile temsil edilen (İslam) arasında idrak etmeğe icbar edildiğimiz kaçınılmaz mesafeden doğuyor. Nedir o mesafenin karakteri? İhlas ve takva aynı şey mi?
“Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” İsmet Özel'in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı beşinci kitabıdır.
Türk istiklali sözüne bir mana atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum. Bu arada gönlümüzü karartmamak için zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lazım. Köprülerinin altından çok suların aktığı söylenen, küreselleşmenin hallaç pamuğu gibi attığını sinir gerginliğiyle gözlemlediğimiz yerkürede Türk istiklaline ne kıymet verildiği kimin umurunda? Daha vahim sual: Türklerin istiklale kavuşması ile Türk gücünün neye yettiği arasında bir münasebet, bir mütekabiliyet olabilir mi?
Neyi anlar, hangi yola girer isek Türk milletinin istiklaline kıymet biçmemiz mümkün olabilir? Hayrını ancak onu ahiretin tarlası bilip sürerek geçirirsek göreceğimiz dünya hayatının bütün zamanlar ve bütün mekanlarda hangi illetten mustarip olduğunu, bu illetin isimden mahrum bırakılıp bırakılmadığını fark etmeden mezkur suallere cevap bulmamız mümkün değil. Olanca sıkıntı temsil eden (Müslüman) ile temsil edilen (İslam) arasında idrak etmeğe icbar edildiğimiz kaçınılmaz mesafeden doğuyor. Nedir o mesafenin karakteri? İhlas ve takva aynı şey mi?