Başka Düşler Zamanı, yazarın uzun zamandır yazıp biriktirdiği öykülerinden oluşan bir ilk kitap. Kalemiyle hem masalsı bir atmosfer yaratmayı hem de bilip de görmediklerimizi kulağımıza fısıldamayı başaran Münire Özgencan aynı zamanda sarsıcı bir bellek yoklaması da yapıyor. Kâh sakız kokulu sabahlarda kâh serin ada akşamlarında kâh sandık lekesi olmuş bir masa örtüsüne bakarken tanıdığınız karakterler hiç de yabancı değil. Kitabı okuyup bitirdikten sonra çevrenize şöyle bir bakın biri otobüste yanınıza oturmuş ya da karşıdaki masada güzel bir kitaba dalmış olabilir.
-Fatma Burçak
Mezenin tadına bakmak için çatalımı uzatıyorum. Bayan Dina gözlerini çiçeklerden ayırmadan “O öykülerin çoğu gerçektir, bir zamanlar bu adada dokuz bin kişiydik. Şimdi iki yüz kişi kaldık. O zamanlar şenlikler yapılırdı komşu köyde. Biz, yani eşimle ben şenlikte tanışmıştık. Zaman çabuk geçiyor, çok çabuk. Şimdi burada yalnız ölüm var, doğum yok. Artık sadece hatıralar var, bir de şarkılar. Şarkılar, zamanı alır bizim için saklarlar,” diyor. Kısa bir sessizlik oluyor. Sonra bir rüyadan uyanır gibi, “Haydi, rakılarımızı tazeleyelim,” diyerek bardağıma rakı dolduruyor. Şalı hafifçe kayıyor. Omuzunda kırmızı bir leke. Rüzgâr yeniden esiyor. Sakız kokulu Bayan Dina. Henüz öykü karakteri olacağını kendisi de bilmiyor.
Başka Düşler Zamanı, yazarın uzun zamandır yazıp biriktirdiği öykülerinden oluşan bir ilk kitap. Kalemiyle hem masalsı bir atmosfer yaratmayı hem de bilip de görmediklerimizi kulağımıza fısıldamayı başaran Münire Özgencan aynı zamanda sarsıcı bir bellek yoklaması da yapıyor. Kâh sakız kokulu sabahlarda kâh serin ada akşamlarında kâh sandık lekesi olmuş bir masa örtüsüne bakarken tanıdığınız karakterler hiç de yabancı değil. Kitabı okuyup bitirdikten sonra çevrenize şöyle bir bakın biri otobüste yanınıza oturmuş ya da karşıdaki masada güzel bir kitaba dalmış olabilir.
-Fatma Burçak
Mezenin tadına bakmak için çatalımı uzatıyorum. Bayan Dina gözlerini çiçeklerden ayırmadan “O öykülerin çoğu gerçektir, bir zamanlar bu adada dokuz bin kişiydik. Şimdi iki yüz kişi kaldık. O zamanlar şenlikler yapılırdı komşu köyde. Biz, yani eşimle ben şenlikte tanışmıştık. Zaman çabuk geçiyor, çok çabuk. Şimdi burada yalnız ölüm var, doğum yok. Artık sadece hatıralar var, bir de şarkılar. Şarkılar, zamanı alır bizim için saklarlar,” diyor. Kısa bir sessizlik oluyor. Sonra bir rüyadan uyanır gibi, “Haydi, rakılarımızı tazeleyelim,” diyerek bardağıma rakı dolduruyor. Şalı hafifçe kayıyor. Omuzunda kırmızı bir leke. Rüzgâr yeniden esiyor. Sakız kokulu Bayan Dina. Henüz öykü karakteri olacağını kendisi de bilmiyor.