Balkan insanının o buruk hüznünü yüreğinde hissetmek isteyenler için öykülerde bir ülke Miroslav Penkov öykülerinde ülkesi Bulgaristan'ı anlatırken Balkanların sınırlarla gelişi güzel bölünmüş coğrafyasının ve o sınırların ezip geçtiği kimliklerin de ruhunu yakalamayı başarıyor. Batının Doğusu'ndaki öykülerde, insanların trajik deneyimleri bir araya gelerek Balkan coğrafyasını bir toprak parçasından daha özel bir şeye dönüştürüyor; Penkov, insanlarla o toprağın temsil ettiği hayatlar, tarihler, uluslar arasındaki huzursuz ilişkilerden bir ruh atlası dokuyor incelikle.
Eski Doğu Bloku'ndan öykülere yaraşır şekilde yer yer komik, yer yer son derece absürt olabilen kitaba aynı zamanda çok derin bir hüzün de hâkim. Penkov karakterlerini trajik yollardan geçirirken hiç beklenmedik anlarda, onları genellikle en zor anlarında terk ederek okuyanları nefes nefese ve kalbi kırılmış bırakıyor. Batının Doğusu Balkan insanının o buruk hüznünü yüreğinde hissetmek isteyenler için.
“Alt başlığındaki iddiasını boşa çıkarmayan muhteşem bir derleme ... Penkov'un yazma tarzı berrak ve sarsıcı, sıcaklık ve bilgelik dolu. ... Bunlar olağanüstü etkili, korkusuz, cüretkâr öyküler.”
– Philadelphia City Paper
Öyküleri on iki dile çevrilen Miroslav Penkov ilk kez Türkçede!
Batının Doğusu'nda Penkov, Bulgaristan'ın kargaşa ile geçen yüzyıllarını (direnişçileri, komünizmin gelişini ve çöküşünü, değiştirilen isimleri) içten bir duygudaşlıkla yazıyor; bu öykülerin kimlikler, idealler ve sınırlar arasına sıkışan kahramanları geçmişin yasını tutuyor ve hiç gerçekleşmeyecek bir şimdinin özlemini çekiyorlar.
Amerika'ya göç etmiş bir torun, komünist dedesine Ebay'dan Lenin'in mumyalanmış cesedini satın alıyor. Bir delikanlı âşık olduğu kuzeniyle kasabalarını doğu ve batı olarak ikiye ayıran nehirdeki batık kilisede buluşuyor. Yaşlı bir adam, hasta karısının sevgilisinin altmış yıl önce yazdığı mektupları buluyor. Başarısız bir harika çocuk yıkılmış bir rejimin kalıntıları arasında varolmaya çalışıyor. Ama ister tarihin ağırlığını ister bir göçmenin memleket özlemini hikâye etsinler, bu öykülerde Penkov'un absürdü ıskalamayan gözünün kattığı bir kıvraklık hep var.
“Miroslav Penkov'da hem kalp hem mizah var.”
Salman Rushdie
“Penkov büyülü öyküler anlatıyor. Bu kitapta harika bir mizah ve unutamayacağınız kahramanlar mevcut.”
Ellen Gilchrist
Balkan insanının o buruk hüznünü yüreğinde hissetmek isteyenler için öykülerde bir ülke Miroslav Penkov öykülerinde ülkesi Bulgaristan'ı anlatırken Balkanların sınırlarla gelişi güzel bölünmüş coğrafyasının ve o sınırların ezip geçtiği kimliklerin de ruhunu yakalamayı başarıyor. Batının Doğusu'ndaki öykülerde, insanların trajik deneyimleri bir araya gelerek Balkan coğrafyasını bir toprak parçasından daha özel bir şeye dönüştürüyor; Penkov, insanlarla o toprağın temsil ettiği hayatlar, tarihler, uluslar arasındaki huzursuz ilişkilerden bir ruh atlası dokuyor incelikle.
Eski Doğu Bloku'ndan öykülere yaraşır şekilde yer yer komik, yer yer son derece absürt olabilen kitaba aynı zamanda çok derin bir hüzün de hâkim. Penkov karakterlerini trajik yollardan geçirirken hiç beklenmedik anlarda, onları genellikle en zor anlarında terk ederek okuyanları nefes nefese ve kalbi kırılmış bırakıyor. Batının Doğusu Balkan insanının o buruk hüznünü yüreğinde hissetmek isteyenler için.
“Alt başlığındaki iddiasını boşa çıkarmayan muhteşem bir derleme ... Penkov'un yazma tarzı berrak ve sarsıcı, sıcaklık ve bilgelik dolu. ... Bunlar olağanüstü etkili, korkusuz, cüretkâr öyküler.”
– Philadelphia City Paper
Öyküleri on iki dile çevrilen Miroslav Penkov ilk kez Türkçede!
Batının Doğusu'nda Penkov, Bulgaristan'ın kargaşa ile geçen yüzyıllarını (direnişçileri, komünizmin gelişini ve çöküşünü, değiştirilen isimleri) içten bir duygudaşlıkla yazıyor; bu öykülerin kimlikler, idealler ve sınırlar arasına sıkışan kahramanları geçmişin yasını tutuyor ve hiç gerçekleşmeyecek bir şimdinin özlemini çekiyorlar.
Amerika'ya göç etmiş bir torun, komünist dedesine Ebay'dan Lenin'in mumyalanmış cesedini satın alıyor. Bir delikanlı âşık olduğu kuzeniyle kasabalarını doğu ve batı olarak ikiye ayıran nehirdeki batık kilisede buluşuyor. Yaşlı bir adam, hasta karısının sevgilisinin altmış yıl önce yazdığı mektupları buluyor. Başarısız bir harika çocuk yıkılmış bir rejimin kalıntıları arasında varolmaya çalışıyor. Ama ister tarihin ağırlığını ister bir göçmenin memleket özlemini hikâye etsinler, bu öykülerde Penkov'un absürdü ıskalamayan gözünün kattığı bir kıvraklık hep var.
“Miroslav Penkov'da hem kalp hem mizah var.”
Salman Rushdie
“Penkov büyülü öyküler anlatıyor. Bu kitapta harika bir mizah ve unutamayacağınız kahramanlar mevcut.”
Ellen Gilchrist