Rusya, ufak bir knezlikten büyük bir imparatorluğa dönüşmesine kadar geçen süre içinde ve sonrasında, mutlak itaat eden bir toplum yapısına ve bu yapının en tepesinde, sınırsız güce sahip liderin varlığına sahip olmuştur. Zaman içinde koşullar değişmiş ve değişen koşullara bağlı olarak, ülkenin siyasal rejiminde farklılıklar ortaya çıkmış, ancak iktidarı elinde tutan güç, değişmeden kalmayı başarmıştır. Bu durum, Rusya'nın Hristiyanlığı kabul etmesinden önceside ve sonrasında da aynıdır. Rusya'da söz konusu güç ise bunun paylaşılmasını beklemek mümküm değildir; zira güç, Rusya'da paylaşılan bir öğe değildir. Rus toplum yaşantısında "birey" kültürel ve sosyal adetlerin baskısı altına girmiş ve yavaş yavaş "özne" olma özelliğini kaybetmiştir. Özellikle İvan'la birlikte daha bir ivme kazanan bu süreç, bireyin etkinsizleştirilerek, anonim bütünün iradesiz parçası haline getirilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu süreç içinde bazı Rus Knezlerinin kendi özgür iradelerini öne çıkararak, İvan'dan taleplerde bulunmaları, "düzen bozucu" eylemler olarak değerlendirilmiş ve ağır bir şekilde cazalandırılmıştır. Cezalandırma eylemleri, Rus halkının, toplumsal bilinçaltına sessizce onaylanan meşru bir temele sahipti. Bu anlayış Petro ile birlikte, özellikle devletin isteklendirme ve kendisini meşrulaştırma yolu olarak savaşı kutsaması ile yeni bir ivme kazanmış bu anlayış, Stalin ile birlikte en üst seviyeye çıkmıştır. Çarlık dönemlerinde Çar, Sovyetler Birliği döneminde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Başkanı, ülke yönetiminde daima mutlak söz sahibi olmuşturç Bu özellik günümüzde de aynen devam etmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde lider, karar alma mekanizmalarında Rusya'da olduğu kadar etkili değildir. Daha da önemlisi liderin güçlü konumu, bin yıllık zaman içinde böylesine süreklilik göstermemiştir. Dış kabuğu böylesine kalın hatlarla belirlenmiş olan Rusya'da zamanla ortaya çıkan farklılık ya da yenilikler, kendilerini alternatif güç olarak kabul ettirebildikleri sürece amaçlarına ulaşabilmişlerdir. Lenin'in Bolşevik devrimi ve Yeltsin ile birlikte başlayan süreç, aynı anlayışın devamıdır. Değişen, sadece hükmetmiş, dünyanın kilit bölgelerini elinde tutmuş bu gücün stratejik zihniyetini çözümlemeyebilmek elbette Rusya'nın geçtiği tarih koridorlarından geçmeyi, Rus kimliğini ve milli amaçlarını anlamayı gerektirmektedir. Onay, hazırladıüı bu eserle sadece bu koridorda iyi kılavuz olmamuş, büyük bir boşluğu da doldurmuştur. Geleceğin Rusya'sını anlamanız dileğiyle...
Rusya, ufak bir knezlikten büyük bir imparatorluğa dönüşmesine kadar geçen süre içinde ve sonrasında, mutlak itaat eden bir toplum yapısına ve bu yapının en tepesinde, sınırsız güce sahip liderin varlığına sahip olmuştur. Zaman içinde koşullar değişmiş ve değişen koşullara bağlı olarak, ülkenin siyasal rejiminde farklılıklar ortaya çıkmış, ancak iktidarı elinde tutan güç, değişmeden kalmayı başarmıştır. Bu durum, Rusya'nın Hristiyanlığı kabul etmesinden önceside ve sonrasında da aynıdır. Rusya'da söz konusu güç ise bunun paylaşılmasını beklemek mümküm değildir; zira güç, Rusya'da paylaşılan bir öğe değildir. Rus toplum yaşantısında "birey" kültürel ve sosyal adetlerin baskısı altına girmiş ve yavaş yavaş "özne" olma özelliğini kaybetmiştir. Özellikle İvan'la birlikte daha bir ivme kazanan bu süreç, bireyin etkinsizleştirilerek, anonim bütünün iradesiz parçası haline getirilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu süreç içinde bazı Rus Knezlerinin kendi özgür iradelerini öne çıkararak, İvan'dan taleplerde bulunmaları, "düzen bozucu" eylemler olarak değerlendirilmiş ve ağır bir şekilde cazalandırılmıştır. Cezalandırma eylemleri, Rus halkının, toplumsal bilinçaltına sessizce onaylanan meşru bir temele sahipti. Bu anlayış Petro ile birlikte, özellikle devletin isteklendirme ve kendisini meşrulaştırma yolu olarak savaşı kutsaması ile yeni bir ivme kazanmış bu anlayış, Stalin ile birlikte en üst seviyeye çıkmıştır. Çarlık dönemlerinde Çar, Sovyetler Birliği döneminde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Başkanı, ülke yönetiminde daima mutlak söz sahibi olmuşturç Bu özellik günümüzde de aynen devam etmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde lider, karar alma mekanizmalarında Rusya'da olduğu kadar etkili değildir. Daha da önemlisi liderin güçlü konumu, bin yıllık zaman içinde böylesine süreklilik göstermemiştir. Dış kabuğu böylesine kalın hatlarla belirlenmiş olan Rusya'da zamanla ortaya çıkan farklılık ya da yenilikler, kendilerini alternatif güç olarak kabul ettirebildikleri sürece amaçlarına ulaşabilmişlerdir. Lenin'in Bolşevik devrimi ve Yeltsin ile birlikte başlayan süreç, aynı anlayışın devamıdır. Değişen, sadece hükmetmiş, dünyanın kilit bölgelerini elinde tutmuş bu gücün stratejik zihniyetini çözümlemeyebilmek elbette Rusya'nın geçtiği tarih koridorlarından geçmeyi, Rus kimliğini ve milli amaçlarını anlamayı gerektirmektedir. Onay, hazırladıüı bu eserle sadece bu koridorda iyi kılavuz olmamuş, büyük bir boşluğu da doldurmuştur. Geleceğin Rusya'sını anlamanız dileğiyle...