“Başını kaldırıp tavandaki aynaya baktı bir müddet. Odada bir tavan olmaması fikrini geçirdi zihninden. Bunu düşündüğü an bulunduğu oda gökyüzüne açılan bir yere dönüştü.Rüyasına yön verebiliyordu. Gülmeye başladı. Madem rüyada olduğunu anlamak rüyadan uyanmasına neden olmuyorya da Şehir'e giriş yapmasına yetmiyordu,o zaman bu rüyayı istediği gibi yönlendirecekti Nima.”
Son oyundan önce kartlar yeniden karılıyor ve herkesin payına yeni bir rol düşüyor.
Tanıdıklarımız aynı surette, tam karşımızda duruyorlar, fakat aslında hiçbiri aynı kişi değil. Geçmişle bugün kardeş; tarih, masallar ve mitoloji arasındaki sınır çizgileriyse görünmüyor çünkü yaşananlar, hepsini aynı oranda gerçek kılıyor. Zaman ve mekân diye adlandırıp varlığına kati suretle inandığımız olgular, sanılanın aksine, son derece akışkan.
Ayşe Acar, Yüzyıl Serisi'nin kapanış kitabı Bayan Nima'da, heybemizdeki tüm kavramları şefkatle kucaklayıp pek azımızın düşleyebileceği bir sona taşıyor bizi. Üzerine uzunca düşünüp asla unutmayacağımız bir sona.
“Başını kaldırıp tavandaki aynaya baktı bir müddet. Odada bir tavan olmaması fikrini geçirdi zihninden. Bunu düşündüğü an bulunduğu oda gökyüzüne açılan bir yere dönüştü.Rüyasına yön verebiliyordu. Gülmeye başladı. Madem rüyada olduğunu anlamak rüyadan uyanmasına neden olmuyorya da Şehir'e giriş yapmasına yetmiyordu,o zaman bu rüyayı istediği gibi yönlendirecekti Nima.”
Son oyundan önce kartlar yeniden karılıyor ve herkesin payına yeni bir rol düşüyor.
Tanıdıklarımız aynı surette, tam karşımızda duruyorlar, fakat aslında hiçbiri aynı kişi değil. Geçmişle bugün kardeş; tarih, masallar ve mitoloji arasındaki sınır çizgileriyse görünmüyor çünkü yaşananlar, hepsini aynı oranda gerçek kılıyor. Zaman ve mekân diye adlandırıp varlığına kati suretle inandığımız olgular, sanılanın aksine, son derece akışkan.
Ayşe Acar, Yüzyıl Serisi'nin kapanış kitabı Bayan Nima'da, heybemizdeki tüm kavramları şefkatle kucaklayıp pek azımızın düşleyebileceği bir sona taşıyor bizi. Üzerine uzunca düşünüp asla unutmayacağımız bir sona.