Ben Eskiden Çocuktum, hepimizin geçmişte kalmış çocukluğumuzdan izler taşıyor. Belki tıpı tıpına aynı değiller ama, yine de birbirine benziyor tüm çocukluklar. Dünyanın büyük,, bizim küçük olduğumuz günlerin şaşkınlığı, yerinde duramayışı, henüz adamdan sayılmayışımıza karşı sorumsuz isyanımız...
Büyüklere karşı, birlikte oyun oynadıklarımızın, kedilerin, köpeklerin ve hatta leyleklerin, oyuncakların ve eşyaların, hepsinin dostumuz olduğu, dünyanın dibi kıyısı karıştırılacak koca bir büyükanne dolabı gibi kapısı açılmaya hazır beklediği günler...
Hacer Kılcıoğlu, bir Ege kasabasında geçen çocukluğunu anlatıyor bize. Büyümüşlüğün olgunluğuyla ama çocukluğun sesini unutmadan.
"Evet. Ben daha küçüğüm. Yolda giderken babam benim elimi tutuyor. Kafamı kaldırdığımda onun yüzünü öyle zor görüyorum ki.. Ben küçüğüm, babam çok büyük."
Ben Eskiden Çocuktum, hepimizin geçmişte kalmış çocukluğumuzdan izler taşıyor. Belki tıpı tıpına aynı değiller ama, yine de birbirine benziyor tüm çocukluklar. Dünyanın büyük,, bizim küçük olduğumuz günlerin şaşkınlığı, yerinde duramayışı, henüz adamdan sayılmayışımıza karşı sorumsuz isyanımız...
Büyüklere karşı, birlikte oyun oynadıklarımızın, kedilerin, köpeklerin ve hatta leyleklerin, oyuncakların ve eşyaların, hepsinin dostumuz olduğu, dünyanın dibi kıyısı karıştırılacak koca bir büyükanne dolabı gibi kapısı açılmaya hazır beklediği günler...
Hacer Kılcıoğlu, bir Ege kasabasında geçen çocukluğunu anlatıyor bize. Büyümüşlüğün olgunluğuyla ama çocukluğun sesini unutmadan.
"Evet. Ben daha küçüğüm. Yolda giderken babam benim elimi tutuyor. Kafamı kaldırdığımda onun yüzünü öyle zor görüyorum ki.. Ben küçüğüm, babam çok büyük."